3 Mayıs 2010 Pazartesi

BİR İSLAMCI MERCEDES'E BİNER Mİ?


BİR İSLAMCI MERCEDES'E BİNER Mİ?


Yazarı: Murat Erdin


Yayınevi: Hemen Kitap


Yayın Yılı: Mart 2007



Kitabın araştırma türünde olduğu kapağında yazıyor ama esasında bildiğiniz deneme türü bu.


Kitabı okurken pek çok yerin altını çizip kenarına notlar alma isteğimi bastıramadım. Zira yazar hem çelişkilere düşmüş hem de sapla samanı karıştırmış.


Bekir Coşkun'un yine yeni yeniden Akp'ye oy verenler için göbeğini kaşıyan adam yakıştırmasını hatırlarsınız. Bunu haklı olarak çirkin bulan kitabın yazarının, o cenabın insanlarına ''kıt beyinliler'',''andavallar'' demesi bu ne perhiz bu ne lahana turşusu dedirtiyor.


Siyasetin varlığının zaruriyetinden, iyi ve başarılı insanların siyasete girişmesi gerektiğinden bahseden yazar siyasetçilerin aşağılanmaması ve küçük görülmemesinin lazım geldiğinden sözediyor. Ayol, Türkiye'de siyasetçiyi küçük gören mi var? Onlar haşmetlilerimiz. Kimin haddine küçük görmek, aşağılamak.


Siyaseti de kötülemeyelim, yüceltelim diyor. Kötülenen siyaset değil ki, siyasetçiler.


''...Dünyanın petrole bağımlı olmaktan kurtarılması o kadar önemli ki tüm ezberler altüst olacak...'' diyen yazar burada çok romantik düşüncelere dalıyor. ''...Petrol zengini arap ülkeleri yerle bir olacak.Rejimler değişecek.Demokrasinin karşısındaki en büyük engel olan diktatörler yok olacak.Petrol üzerine oynanan kirli oyunlar bitecek.Çevre kirliliği azalacak...''(sf 15)


Petrole bağımlılık ortadan kalkınca neler olabileceğini zaten herkes aşağı yukarı kestirebiliyor. Bilemediğimiz bunun nasıl olacağı? Alternatif enerji kaynağının ne olacağı ve daha da önemlisi petrol zenginlerinin nasıl ikna edilebileceği. Zira petrolün krallığını azaltabilecek ya da ortadan kaldırabilecek enerji kaynaklarının bulunabilitesi yüksek ve hatta belki de bulunmuştur ama petrol baronları buna nasıl izin verecek. Mesele bu.


''...Elli yıl sonra petrolün yerini su, güneş ve elektirik alacak...''(sf 16)

Kitabın yazıldığı tarihten itibaren hesaplıyorum 50 yılı.2057 yılında bakalım yazarın bu dediği gerçekleşecek mi? Bu kadar kesin bir bilgiye nereden ulaştığını belirtseydi keşke.


Akp'lilerin şeriatçı olup olmadığını sorgulayan yazar, Akp'lilerin yaşadığı dünya hakkında ''...Akp'lilerin yaşadıkları eski dar dünya ticaretle ve ilişkilerle değişmiş. Kırılmış. Açık bir zihinle konuşuyorlar. Eskiden kadın eli sıkmayanlar şimdi kadınlarla aynı ortamdalar. Çapkınlık yapıyorlar...'' (sf 30)

Çapkınlık yapıyorlar ha. Ooo bayağa modernleşmişler o zaman.


Yazar devamla ''...Taviz vermedikleri konu ise türban. 'Türbana izin verilmeli'diyorlar. 'Kızlarımız üniversitelerde türbanıyla okumalı'diyorlar...''

Çapkınlığımı yaparım, ama kızlarımızın türban takması konusunda taviz vermem. Ben zaten çapkınlığımı, türban takmayan kızlarla yapıyorum, mu diyorlar aynı zamanda.


Laiklik konusunda ''...Kişiler laik olamaz. laiklik bir sistemin adıdır. Sistemler yani devletler laik olabilir. Kendimden örnek vereyim.Ben laikliğe inanan biriyim ama kişi olarak müslümanım. Devletin laik olmasını savunuyorum. Bana müslümanım diye torpil yapmasın. Ama diğer dinlere de yapmasın...''(sf 53)

Abbas Güçlü ile Genç Bakış gençliğinin anlaması için bu kadar basit anlatmış olmalı.


Minarenin bir cami için gerekli olmadığını düşünen yazar, nedense minare olsun ama upuzun olmasına gerek yok diye düşünmüyor. Camiyi cami yapan minare değil midir asıl? Cami silüetini veren minare değil midir? Tamam minare olması farz değil, kimse minareye çıkıp ezan okumayacağına göre gerekli de değil ama camiyi cami yapan simgesi minare değil mi? Olsun, ama öyle upuzun olmasın, dört tane olmasın. Kısa minareler var mesela, onlardan olsun hiç değilse.


Bir de uzun saçlı, küpeli erkeklere görünüşlerinden ötürü önyargıyla yaklaşmamamız gerektiğini söyleyen yazar ''...Muhammed peygamberin saçlı sakallı olduğunu, Yavuz Sultan Selim'in küpe taktığını...''(sf 61) söylüyor ki her küpe takan ya da takmak isteyen ergenin başvurduğu bir argümandır bu.


Yazar, her insanın bir siyasi eğilimi olmasının nefes almak gibi, yemek içmek gibi zorunlu olduğunu düşünüyor olmalı ki ''...Hiçbir siyasi eğilime sahip değilim diyenler var ki bunların hangi amaçlar uğruna yaşadığı tartışılır...''diyor.(sf 75)

Herkesin bir siyasi eğilimi mi olmalı? İnsan hayatının odak noktasına başka bir değer koymuş olamaz mı? Herkesin siyasetle ilgilenmesi mi gerekiyor?


Daha böyle bir sürü notlar almışım kitabı okurken ama yazmaya yoruldum. Malumu ilan etmekten, zaten herkesin bildiği ve söylediği şeyleri tekrarlamaktan öteye gitmeyen kitap basit bir yolculuk kitabı olarak değerlendirilebilir.Evde kitap okumaya ayırdığınız kıymetli zamanı değil de, işe falan giderken otobüste, metroda geçen zamanı bu kitaba ayırın derim ben.

1 yorum:

  1. yazarın saçmalaması da çok fena oluyor ya , hiç çekilmiyor ama okurum ben , tabi acelesi yok :D bir de bu kelime doğrulama olayı var ya sayfada , olmasa :)

    YanıtlaSil