21 Kasım 2010 Pazar

ESKİCİ DÜKKANI


ESKİCİ DÜKKANI


Yazarı: Orhan Kemal


Yayınevi: Epsilon Yayıncılık


Basım Yılı: 1959 - 11.Baskı Mart 2005


Sayfa Sayısı: 373



Kendi halinde bir dükkanı olan huysuz ihtiyar bir baba,karısı ve iki oğlu ile bir kızının geçim mücadelesinin anlatıldığı, okurken içine alan bir Orhan Kemal klasiği.


Huysuz baba, küçük oğlu Ali başta olmak üzere çocuklarını çok sevmektedir.Öbür yandan, onların da geçimini sağlamanın kendi üzerinde yük olduğunu düşünmekte, buna fena halde canı sıkılmaktadır. Onları başından defetmek istemekte, bunu yaptıktan sonra da deli gibi pişman olmaktadır. Ama huylu huyundan vazgeçmiyor işte.


Babalarının bu geçimsizliğinden bunalan çocuklar kütlü (pamuk) toplamaya giderler.


Giderler ama, bunun ne kadar iyi veya kötü bir fikir olduğu zamanla anlaşılır.


Özellikle son elli sayfada, kitabı elimden bırakamadım. Adeta öykünün içine girdim. O sıcağı, o bunalımı, o zorluğu hissettim. Acıdım, üzüldüm.


Bu, okuduğum üçüncü Orhan Kemal kitabı. Üçünde de bir sübyancılık muhabbeti gözlemledim. İlki ''Evlerden Biri'' idi. Torun torbaya karışmış bir ihtiyar, torunu yaşındaki genç kıza sulanıyor, ciddi ciddi hayaller kuruyordu onunla ilgili.


İkincisi olan ''Bir Filiz Vardı''da ise, nerdeyse tamamen bu konu vardı. 16 yaşındaki dünyalar güzeli Filiz'i, erkekler yaşlarına başlarına bakmadan rahat bırakmıyorlardı.


Eskici Dükkanı'nda da kısa bir an için de olsa yine sübyancılık mevzu geçiyor. ( Zeliha'nın sevgilisi Ünal, Zeliha'nın 11 yaşındaki kızkardeşi Ayşe hakkında bir an nahoş hayallere dalıyor)


Diğer kitaplarında da bu varsa, incelemeye değer enteresan bir konu olur bu ''Orhan Kemal Eserlerinde Sübyancılık''

19 Kasım 2010 Cuma

İŞ SÖZLEŞMESİ İŞVEREN TARAFINDAN GEÇERLİ NEDENLE FESHİ VE SONUÇLARI


İŞ SÖZLEŞMESİ

İŞVEREN TARAFINDAN GEÇERLİ NEDENLE FESHİ ve SONUÇLARI


Yazarı: Av. Ethem Kara


Yayınevi: Bilge Yayınevi


Basım Yılı: 2. Baskı- Ankara 2008


Sayfa Sayısı: 216



İş Hukuku, her ne kadar bu alanda elime fazla iş gelmese de , büyük bir keyifle öğrenmeye çalıştığım bir alan. Bu konuda yazılmış kitapları okumak, notlar almak, Yargıtay kararlarını değerlendirmek çok zevkli benim için. Konunun her daim güncel olmasından belki de. Sonuçta pek çoğumuz ya işçi konumundayız, ya işveren.


Bunun yanısıra, diğer pekçok hukuk dalının karmaşıklığına karşın, İş Hukuku, içerdiği terim ve kavramlar itibariyle çok karmaşık da sayılmaz. Gerçi netliğe kavuşmamış pek çok konusu var, ama onlar da bir şekilde doktrin ve Yargıtay içtihatları ile aşılmaya çalışılıyor.


Avukat Ethem Kara'nın kitabı, adında da belirtildiği üzere yalnızda geçerli nedenle fesih ve sonuçlarını ele alıyor. Bunu yaparken tabi ki haklı nedenle feshe de yer yer dokunuyor ama ana konu geçerli nedenle fesih.


4857 Sayılı İş Kanunu temelinde, İLO Sözleşmesindeki paralel hükümler ve Yargıtay kararları ile konuları pekiştiriyor. Kitabın sistematiği ve üslubu anlamayı kolaylaştırıyor. Teorik bilgilerle konuyu gereksiz yere uzatmadan, pratik bilgilerle asıl bilinmesi gerekenlere değiniyor. Kanun maddeleriyle, uygulamadaki uyuşmazlıkları da anlatıyor.


Yalnız avukatların yazdığı bu tür kitaplarda, uygulamadaki usülden daha çok bahsedilmesi gerektiğini düşünüyorum. Yine bu tür kitaplarda, dava ve cevap dilekçelerine de yer verilse hiç fena olmayacağı kanaatindeyim. Bu bilgiler, yeni başlayan tecrübesiz avukatlar için yol gösterici nitelikte olurdu.


İş Hukukunda en temel bilgi kaynağı olarak Prof.Dr Nuri Çelik'in ''İş Hukuku Dersleri'' kitabını tek geçerim. Bu bence İş Hukuku'nun kutsal kitabıdır. Diğer kitaplar da tek tek ele alınan konuların pekişmesini sağlar. Av. Ethem Kara'nın kitabı da, Prof.Dr Nuri Çelik'in kitabından temel bilgileri ve kavramları öğrendikten sonra, geçerli nedenle fesih ve sonuçları ile ilgili başvurulacak güzel bir yardımcı kaynak olur.


17 Kasım 2010 Çarşamba

İÇİNİZDEKİ EŞEĞE ÇÜŞ DEYİN


İÇİNİZDEKİ EŞEĞE ÇÜŞ DEYİN


Yazarı: Mehmet Akbulut


Yayınevi: Akis Kitap


Basım Yılı: 1.Baskı- Ekim 2009


Sayfa Sayısı: 254



''Eşekliğe Övgü'' de olabilirdi bu kitabın bir diğer adı. Eşekler aslında ne güzel, ne yüce, ne şahane hayvanlar. Bazı insanlara eşek diyerek, aslında eşeklere hakaret ediyormuşuz bugüne kadar. Bunu anladım, çakralarım açıldı, bir kitap okudum hayatım değişti.


Şaka tabi.


Kitabın öyle büyük vaatleri yok zaten. Oku, gül, bazı yerlerde hımmm de, geç.


Hatta sonuna kadar okuyabilmek bile zaman kaybı mıydı acaba diye düşünüyorum ama artık bunu düşünmek için çok geç. Zaten pişman da olduğum söylenemez. Gene olsa gene okurdum. Eğlendim. Dost meclislerinde yeri geldikçe anlatabileceğim birkaç küçük eğitici ve eğlenceli anektod öğrendim. Ana fikri ''Aklın çoksa kendine sakla'' olan eşek ve öküz hikayesi (sf 68) , ''Başkasına düzen kuranlar kendi kuyularını kazarlar'' temalı eşek ve keçi hikayesi (sf 70) gibi. Yeri gelse de anlatsam.


Yazar, Bülent Akyürek'in ''İçinizdeki Öküze Oha Deyin'' kitabından etkilenmiş. Kendi kitabının isminin esin kaynağı da bu olsa gerek. Eşeklerle ilgili pekçok bilgi, haber, fıkra, hikaye derlemiş.


Şair Eşref'e ait şu dörtlükle sözlerime son vereyim:


Millete erbab-ı mansıptan biri eşşek demiş

Reddedilmez böyle bir söz amma ki pek can sıkar

Olsa da millet eşek, eşşek diyen bilmez mi ki

Sadr-ı azamlarla valiler de milletten çıkar. (sf 39)

16 Kasım 2010 Salı

BİR FİLİZ VARDI


BİR FİLİZ VARDI


Yazarı: Orhan Kemal


Yayınevi: Epsilon Yayıncılık


Basım Yılı: 9 Baskı- Mayıs 2007


Sayfa Sayısı: 294




Filizcik, daha 16 yaşında bir kızdır. Güzelliğiyle nam salar. Kardeşi Nur da en az onun kadar güzeldir ama Filiz başka.


Kitap, Filiz'in bu şahane güzelliği ve güzelliğinin başına getirdikleri üzerine kurulu.


Zannediyorum 1950-60'lı yıllar İstanbul'unda geçiyor. O zamanlar erkekler gerçekten bu kadar hanzo, öküz, görmemiş ayı mıydı, yoksa yazarın abartması mı merak ediyorum. Filiz, dışarı çıktığı andan eve girene kadar sürekli sözlü tacizlere maruz kalır. Hatta zaman zaman fiziksel. Otobüslerde sıkıştırmalar falan. Yaşını başını almış, babası dedesi yaşındaki adamlardan bile. Terbiyesiz, ahlaksız, pislikler.İnsanı zorla ağır feminist yaptıracaklar.


Filiz, bir kitapçıda çalışmaya başlar. Patronu asılır. İşhanında bulunan diğer çalışanlar asılır. Başka işe geçer. Gene asılırlar. Sokakta kovalarlar. Saldırmaya kalkarlar. Ben okurken sinirden krizler geçireyazdım, Filizcik iyi dayanıyor.


Kendisi de farkında bu güzelliğinin. Bunu kullanmayı da düşünüyor bazen ama çirkin buluyor öyle davranmayı.


Kitap bende birçeşit ''Fatmagül'ün suçu ne?'' etkisi yarattı. Beren Saat'i çok beğenmeme ve sevmeme rağmen o diziyi izleyemiyorum. Konusu beni inanılmaz rahatsız ediyor çünkü, hiç hoşuma gitmiyor. Bu kitap da aynı etkiyi bıraktı bende. Çok rahatsız etti.



7 Kasım 2010 Pazar

EVLERDEN BİRİ


EVLERDEN BİRİ


Yazarı: Orhan Kemal


Yayınevi:Epsilon Yayıncılık


Basım Yılı: 1956, 8.Baskı 2007


Sayfa Sayısı: 261



Yaprak Dökümü'nün finale yaklaşmasmasıyla Türk televizyonlarında ciddi bir dram ağırlıklı, kara bulutların eksik olmadığı, ağlak dizi eksikliği yaşanacaktır. İşte bu eksikliği gidermek için yapımcılara önerimdir. Buyurun Evlerden Biri.


Karakter çeşitliliği mi istersin, hepsi ayrı telden çalan bir sürü hikaye mi istersin.


Kitabın konusu evlerden birinde baba, yaşını başını almış bir memur emeklisidir. Tek yaptığı kendisi gibi olan arkadaşıyla kahvede torunları yaşındaki kızlara bakıp bakıp iç geçirmektir. Ki bu ahlaksızlığı okumak bile tahammül sınırlarımı zorluyor. Kart horoz, pis yaşlılar.


Bu babanın biri kız, ikisi erkek üç çocuğu vardır. Çocukların en büyüğü olan abla, çirkindir ve çirkinliğinin farkındadır. Biraz da azgınlaşmıştır. Otobüslerde kendisine fordçluluk yapılmasından mutluluk duyar. O derece.


Ortanca çocuk İskender, kendisinin çirkin bir adam olduğunu düşünür. Bu yüzden içe kapanıktır, sinirlidir, gergindir, herkesin kendisinin arkasından dalga geçtiğini sanır.


Küçük oğlan Erdal, Hukuk okumaktadır. Neşeli, yakışıklı bir çocuktur. Aile, geleceğini ona bağlamıştır. Okulunu bitirecek, avukat olacak, zengin olacak, ailesine bakacak.


Bu ailenin yaşadığı ev, babaya verilen ikramiye ile satın alınmıştır. Çocuklar evin satılmasını isterler. Ama ele geçecek para konusunda anlaşmazlık içinde olduklarından sürekli kavga halindedirler. Babanın da zaten evi satmaya niyeti yoktur. Komşunun kızına abayı yakmıştır kart horoz, pis yaşlı.


Halbuki aynı kız, bu babanın büyük oğlu İskender'den hoşlanıyordur. İskender de bu kıza yanık ama çirkinlik kompleksi olduğundan güvensizlik içinde.


Bu kızın annesi de ayrı bir alem. Amiyane ve hayvansı tabirle yollu. Ay ne çirkin bir ifade kullandım ama kadın bunu hakedecek kadar ahlak yoksunu.


Bu kadın kimden hoşlanıyor dersiniz. Hukuk okuyan Erdal'dan.


Oooo daha da ne karakterler var. Büyük keyifle kitabı baştan sona anlatırım ama sonra okumanın anlamı kalmaz. Dizi yapımcılarına rahat bir 5 sezonluk ekmek çıkar buradan.

ANNE NEDEN BEN?


ANNE NEDEN BEN?


Yazarı: Murat Kefeli


Yayınevi: ODTU Yayıncılık


Basım Yılı: 1.Basım 2007


Sayfa Sayısı: 317



Dostum senin derdin nedir?


Kitap boyu bunun cevabını aradım. Nedir senin hastalığın? Tıp biliminin adını koyamadığı, doktorların çare bulamadığı bu arazın nedir?


Ben de fenalık geçirdim okurken. Benim de elim ayağım tutmaz oldu.


Görünüşte bir sağlık problemi olmayan Murat kardeşimizin, tanımlayan bir şekilde kulağı az duyuyor, gözü az görüyor, eli ayağı tutmuyor. Gitmediği doktor, prof, uzman kalmıyor. Ama hiçbiri derdine derman olamıyor.


Hayata tek başına tutunmaya çalışıyor. İşini evinden takip ediyor, aşık oluyor, aşık olunuyor, ama devamını getiremiyor falan.


Allah şifa versin kardeşim.


Gerçi yazarı tanımam etmem ama içimden bağrıma basmak geliyor.


Benzer bir hastalığa duçar olanlar için ''Herşeye Rağmen Hayata Tutunmaya Çalışma Kılavuzu'' olarak kullanılabilir.



BEYAZ KALE


BEYAZ KALE


Yazarı: Orhan Pamuk


Yayınevi: İletişim Yayınları


Basım Yılı:1.Baskı Can Yyaınları 1985,İletişim Yayınları 35.Baskı 2009


Sayfa Sayısı:193



Lisedeyken Orhan Pamuk'u okumanın çok zor olduğunu söylerlerdi. Hasbelkader Orhan Pamuk kitabı okumaya başlayan da ''Ayy hiçbir şey anlamadım yaa'' derdi.


O zamanlar, boyumdan büyük Rus Klasiklerini okumaya kendimi verdiğim için fırsat olmamıştı Orhan Pamuk'a. Masumiyet Müzesi ve Cevdet Bey ve Oğulları'ndan sonra Beyaz Kale, okuduğum üçüncü Orhan Pamuk kitabı. Eee, hani anlaması zordu. O çağlarda mı zor geliyordu acaba?


Hap gibi bir kitap Beyaz Kale. Elime alıp okumaya başlamamla bitirmem bir oldu.


İtalyan bir gökbilimci, Osmanlı'ya esir düşer. Osmanlı bir aydının yanında yaşamaya başlar. Birbirleriyle bilgilerini paylaşırlar. Yalnız ikisinin birbirine fiziken son derece benzemesi ve yoğun bir bilgi paylaşımı içerisinde olmaları, zamanla ikisinin birbirine dönüşmesine yol açar.


Kurgusu iyi, dili basit, kolay ve rahat okunan bir Orhan Pamuk eseri.