31 Aralık 2011 Cumartesi

PATASANA


PATASANA

Yazarı: Ahmet Ümit

Yayınevi: Everest Yayınları



Arkeolojik bir kazı esnasında meydana gelen sıradışı cinayetleri içeriyor kitap.

Sıradışı cinayet de ne ise? Sıradan cinayet, basit bir sebepten ötürü sokarsın bıçağı ya da çekersin tetiği. İşi bitirirsin. Buna sıradan cinayet denir. Sıradışı cinayet ise işin içine gizem girince olur. Ne diye öldürüldüğünü anlamak kolay olmaz.

Patasana, bundan yüzyıllar evvel yaşamış bir tarihi karaktermiş. Kralların yazmanı. Ama onu diğer yazmanlardan ayıran ilk gayriresmi tarih yazarı olmasıymış. İşte onun tabletlerini bulmak için işe koyulan ekip, sıradışı ve gizemli cinayetlere tanık oluyor. Olay bu.

Bu arada Patasana'nın tabletlerinde yazdıkları, aslında hiç de yüzyıllar öncesine ait gibi gözükmüyor. Bugün de aynı ölümler, savaşlar, hainlikler, alçaklıklar...İnsanlık var oldukça da var olacak şeyler bunlar.

KİNYAS VE KAYRA




KİNYAS VE KAYRA


Yazarı: Hakan Günday

Yayınevi: Doğan Kitap


Televizyondaki programlar için akıllı işaretler var ya. Bence bunlardan kitaplarda da olmalı. Bu kitabın üzerinde '' + 18 '' ve '' olumsuz örnek oluşturabilecek davranışlar'' ibaresi olmalı mesela.

Kinyas ve Kayra iki arkadaş. Bu ikisi hayattan, yaşamaktan bıkmış, niye varız, niye yaşıyoruz sorularının cevaplarını bulamamış, vurmuşlar kendilerini Afrika'ya. Boktan bir hayat yaşamaya başlamışlar burada. Rezillik diz boyu.

Hayatları berbat ama kitabın dili şahane. Güzel cümlelerin altını çize çize okumayı sevenler için bir hazine adeta. Her cümlenin içi dolu çünkü. Edebi bir derinliği var kitabın. Ha konusu bana çok uzak o ayrı. Kinyas ve Kayra'nın ruhi bunalımına, ergen bunalımından öte bir anlam yüklemiyorum. Çok tırtlar. Modern insan çıkmazı değil, bildiğin şımarıklık bunlarınki. Ama kitap güzel.

Hakan Günday'ın ilk olarak '' AZ '' adlı kitabını okumuştum. Adamın ilk önce son kitabını okumuşum meğer. Kinyas ve Kayra ilk kitabıymış. AZ, olay silsilesi olarak daha hareketliydi. Kinyas ve Kayra'da ise vermiş edebiyatı, vermiş bunalımı.

Kan, şiddet, ahlaksızlık...O yüzden + 18 ve olumsuz örnek oluşturabilecek davranışlar.
Sadece yetişkinler okusun.

16 Aralık 2011 Cuma

KALPAZAN


KALPAZAN

Yazarı: Ergün Poyraz

Yayınevi: Bilgi Yayınevi

Basım Yılı: 1-2-3. Basım Mayıs 2011

Sayfa Sayısı: 464


Daha önce '' Takunyalı Führer '' kitabında, anlattıkları doğru olsa bile dili ve üslubunu çok çirkin bulduğum Ergün Poyraz, bu kitabında bu üslubu bırakmış. Çok da iyi yapmış. Şimdi ciddiye alabiliyorum işte kendisini. Öbür türlü - benzetme için özür dilerim ama - Erol Köse gibiydi. Söyledikleri doğru olabilir ama o şekilde söyleyince insan ciddiye alamıyor ki.


Takunyalı Führer demişken. O kitabındaki bazı şeyleri yineliyor bu kitabında yazar. O kitabın ardından kendisine dava açılan noktalara açıklık getiriyor.

Başbakan ve etrafındakilerin karıştıkları suçları bir bir açıklıyor yine.


Zaten kitapta adı geçenler içinde hakkında görevi ihmal, zimmet, resmi evrak ve kayıtlarda sahtecilik gibi suçlara adı karışmayan yok.Tüm bunlar doğruysa o insanlar nasıl hiçbir şey olmamış gibi görevlerine devam edebiliyor, üstelik daha da zenginleşerek, akıl alır gibi değil. Sakin bir kafayla okuyunca insanı çileden çıkartacak kadar kabarık bir suç ve suçlular silsilesi var çünkü.

Bunları dile getirenler için de Ergenekon kılıfı uydurulup seslerinin kesilmeye çalışıldığı kanaatinde yazar. Bu nedenle kendisi de Silivri Cezaevinde.

KAYSERİ'DEN ÇANKAYA KÖŞKÜ'NE ABDULLAH GÜL


KAYSERİ'DEN ÇANKAYA KÖŞKÜ'NE
ABDULLAH GÜL

Zorlu Bir Yolculuğun Unutulmaz Öyküsü



Yazarı: Fatih Bayhan

Yayınevi: Pegasus Yayınları

Basım Yılı: 1. Baskı Eylül 2007

Sayfa Sayısı: 199


Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün hayatını çabucak öğrenmek isteyenler için konsantre bir biyografi kitabı.

Abdullah Gül sever bir kalem tarafından yazıldığı satır aralarından hissediliyor ama yine de çok yanlı bir yorum göze çarpmıyor. Şurada doğdu, burada büyüdü, şöyle oldu, böyle oldu. Ondan sonra Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı olmasına kim ne dedi? Eski cumhurbaşkanlarının kısaca hayat hikayaleri. Sonda da birkaç Abdullah Gül fotoğrafı. Bitti gitti.

Vikipedia'dan hallice.

ANADOLU YAZARINI DİNLİYOR


ANADOLU YAZARINI DİNLİYOR

YAZARI: Nihat Genç

Yayınevi: Dama Yayınları

Basım Yılı: 1. Baskı Kasım 2010, 3.Baskı Şubat 2011

Sayfa Sayısı: 413


Televizyonda tartışma-yorum programlarındaki konuşmaların kitaba aktarılmasını çok mantıklı buluyorum. Bu şekilde daha kalıcı oluyor. Nihayetinde ''Söz uçar, yazı kalır.'' Gerçi artık söz de uçmuyor, bir tık'la, edilmiş bütün sözlere ulaşmak mümkün. Fakat internete , daha doğrusu internet sitelerine erişilebilirliğin sınırları arasıra zorlandığı için kitap yine en kalıcısı oluyor.

Nihat Genç'in darmadağınık konuşmalarının, yine aynı darmadağınıklılıkla bir araya getirilmiş hali bu kitap

Konu başlığı halinde toparlamaya çalışırsam;

Ermenilerden özür kampanyası. Hatırlarsınız, ''Hepimiz Ermeni'yiz'' diyen bazı gazeteci, yazar vesaire sözde Ermeni soykırımı hasebiyle Ermenilerden özür dilemeye başlamıştı.

Kürt Açılımı ile başlayan açılımlar silsilesi,

Polis kılığına bürünmüş adamların, bir müzikholden yakapaça götürdükleri kadının ardından yaşanan polise kimlik sorma gerekliliği,

Anadilde eğitim tartışmaları,

ÖSYM'den çalınmış sınav soruları, şifreler,

ve tabiki Ergenekon.

Bu konular hakkında Nihat Genç'in düşüncelerini öğrenmek isteyenler buyursun okusun.

3 Aralık 2011 Cumartesi

DENİZ KÜSTÜ


DENİZ KÜSTÜ

Yazarı: Yaşar Kemal

Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları

Basım Yılı: 1.Baskı 1978 Milliyet Yayınları, YKY'de 4.Baskı Eylül 2007

Sayfa Sayısı: 419



Yaşar Kemal deyince aklıma İnce Memet'ten başkası gelmiyordu. Onu da okuyayım dedim ama tam 4 ciltmiş meğer. Yemedi. İleri bir tarihe erteledim onu.


Kütüphanede diğer Yaşar Kemal kitaplarına baktım. Onlar da hep cilt cilt. İlla ikinci cildini yazmış, ilk yazdığı kitabın.

Sek olarak bir bunu buldum. Devamı, 2'si yok bunun.

Marmara Denizi'ndeki balık katliamlarıyla başlıyor roman. Kısa vadede para kazanmak için insanların nasıl gözünün döndüğünü görmek, bu gidişle ileride denizde balık kalmayınca ne bok yiyeceklerini düşünmemeleri çok sinir bozucu. Selim balıkçı bu duruma çok üzülüyor ama elinden birşey de gelmiyor.Gerçi bu Selim balıkçı başlarda iyi bir tip gibi gözüküyor ama görünüşe aldanmamak lazım.

Bir de Zeynel Çelik var. Azılı gangster. Onun bir anda ülkenin en aranılan ve en korkulan ismi olması çok trajikomik bir hikaye.

Kitabı sevdiğimi pek söyleyemeyeceğim. Upuzun betimlemeler var ve bu bana fenalık getiriyor. Afakanlar basıyor bunları okurken.O yüzden bir göz gezdirip geçiyorum oraları. Yaşar Kemal'in ününü bilmesem, Deniz Küstü'yü referans alarak bir daha başka bir kitabını okumazdım ama sonuçta nerdeyse her yıl Nobel'e aday olan bir yazar. O şahane yazıyor muhakkak. Sorun bende.

BENİM ADIM KIRMIZI


BENİM ADIM KIRMIZI

Yazarı: Orhan Pamuk

Yayınevi: İletişim Yayınları

Basım Yılı: 1.Baskı Aralık 1998, 5.Baskı Aralık 1998

Sayfa Sayısı: 472


Yıl 1998. Bu kitabın piyasaya çıktığı yıl. Daha ortaokuldayım. Bir şekilde elime geçti bu kitap. Aldım okudum.

Hani Savaş ve Barış'ın özeti, ''olay Rusya'da geçiyor''dur ya. Aha işte bu kitabın da benim için özeti ''Minyatürle ilgili'' idi.

Aradan 10 yıldan fazla zaman geçti. Gene elime geçti bu kitap. Ve okumak için büyük bir heves duydum. Hiçbir şey hatırlamadığımı farkettim çünkü.

O yaşlarda okuduğumda keyfine varamamış, hatta hiç de birşey anlamamıştım. Şimdiyse çok keyif alarak okudum. Edebi bir eser okuduğunu hissettim buram buram. Dili ve üslubu çok etkileyici idi.

Gelelim konusuna. Evet minyatür ile ilgili. ( Çocukluğuma selam çaktım) Daha doğrusu nakışla ilgili.

Osmanlı zamanında, bir nakkaşhanede esrarengiz bir ölüm gerçekleşir. Bu ölümün, padişahın yapılmasını istediği çok gizli bir kitap ile ilgisi olabileceği düşünülür. Teyzesinin kızı Şeküre'ye aşık olduğu için küçük yaşlarda evi terkeden Kara, on yıl sonra geri döner ve bu cinayeti araştırmaya koyulur. Bu arada Şeküre, savaşa giden kocasını bekleyen iki çocuk sahibi bir anne olmuştur. Kara, bunca yıl geçmesine rağmen Şeküre'yi unutmadığını farkeder.

Bu konu etrafında nakış sanatının nasıl birşey olduğu, hem canlı hem cansız varlıkların dilinden anlatılıyor.Bu romanda herşey, herkes dile geliyor.