31 Temmuz 2012 Salı

PİEDRA IRMAĞININ KIYISINDA OTURDUM AĞLADIM


PİEDRA IRMAĞININ KIYISINDA OTURDUM AĞLADIM


( Na Margem Do Rio Piedra Eu Sentei e Chorei )

Yazarı: Paulo Coelho

Türkçesi: Aykut Derman

Yayınevi: Can Yayınları

Basım Yılı: 1.Basım 1997- 35.Basım Mart 2010

Sayfa Sayısı: 218

Ben de bu kitaba harcanılan zamana oturdum ağladım.

Pilar adlı hanım kızımız, eski aşkı ile uzun yıllar sonra yeniden karşılaşıyor. Fakat adam o eski adam değil. Kendini dine adamış. Pilar da gel-gitler yaşıyor kendi içinde. Normal hayatına geri mi dönsün, yoksa bu adamın peşinde mi koşsun? Aman Pilarcığım, düşündüğün şeye bak ya. Dön evine, yurduna. Bu adamla yaşanır mı bir ömür boyu?

Kitabın arka kapağında yazılana göre “Paulo Coelho, bu romanında Tanrı’nın kadın yüzünü keşfediyor”muş. Bizim de keşfetmemizi istiyor belli ki, fakat ben keşfedemedim. Ve tüm keşfedemeyenler gibi sıkıldım.

Sonuç olarak dini yorumlamaları, aşk sosuyla vermeye çalışan ama sıkıcı olmaktan kurtulamayan bir roman.

29 Temmuz 2012 Pazar

İZ



İZ


Yazarı: Canan Tan

Yayınevi: Altın Kitaplar Yayınevi

Basım Yılı: 1. Basım Mart 2011

Sayfa Sayısı: 395


Anne ve babasının ayrılması üzerine Verda, annesi ile yaşamaya başlar. Babasını ise çok az görür. Araları pek iyi değildir. Çünkü babası annesinden ayrılmasından kısa bir süre sonra başka bir kadınla, üstelik aile dostu olan bir kadınla evlenmiştir.

Bu ve benzeri nedenlerle babası ile arası bozuk olan Verda, babasının intihar haberini alınca altüst olur tabi. Yalnız bu intiharın arkasında başka sebepler olduğunu düşünür. Başlar o sebepleri aramaya, babasının intiharının izini sürmeye.

Böyle girince biraz polisiye gibi oldu ama alakası yok. Keşke alakası olaymış. Ama hiç yok.

Verda’nın kocası ile geçinme çabası ve babası ile yaşadığı anılar geçidi altında tırt bir duygusallık var.

Verda, babası gibi avukat. Babasının yarım bıraktığı ve intiharının arkasındaki sır perdesini aralayacağını düşündüğü davayı alıyor, müvekkillerinin haklılığına inanarak. Ama sonra bu inancı sarsılıyor. Sarsılınca da vekili olduğu davayı takip edip etmemek noktasında tereddütlere düşüyor. Hiç profesyonel bir davranış değil. Dava bir arazi davası. Ama müvekkil aile yok cinayetlere karışmış, yok ortada kirli paralar dönüyormuş. Sana ne kızım. Arazi davasını aldın sen, onunla ilgilen. Bir de karşı tarafın avukatı ile görüşmeyi doğru bulmuyor. Al bir saçmalık da burada. Karşı tarafın avukatı ile görüşmek meslek etiğine aykırıymış gibi vaveyla koparmak falan.

Verda iyi bir avukat değil. Kitap da iyi bir kitap değil. İz miz deyince polisiye aksiyon gibi bir beklentiye sokuyor insanı kitap. Ama yoğun duygusallık bombardımanına maruz bırakıp boğuyor sadece.

(Kitabı ödünç veren Duygu arkadaşıma teşekkürlerimi sunuyorum.)

18 Temmuz 2012 Çarşamba

AŞKA VEDA

AŞKA VEDA

Yazarı: Can Dündar

Yayınevi: Can Sanat Yayınları

Basım Yılı: 1. Basım Mayıs 2012

Sayfa Sayısı: 204


Vıccık vıccık aşk, sevgililik, ilişkiler kitabı.

Can Dündar'ın köşe yazılarından derlenen kitap, Sevgililer Gününe kutsi bir hava katarak başlıyor. Sevgililer Gününde yalnızlık, okyanusun ortasında susuzluk çekmek gibi, öksüzlerin Anneler günü gibi, meyvesiz ağaç, öğrencisiz okul, cikletsiz bakkal gibi, breh breh breh. Sevgililer gününe böyle bir hava katmak çok komik. (Not: Gayet de sevgilim var.)

Böyle Sevgililer Günü mıymıylamasıyla başlayınca kitap hep öyle devam ediyor sandım ama sonra kadın intiharları, toplumda kadının yeri gibi nispeten daha dişe dokunur konulara da değinilmiş.

Hazır yaz da gelmişken plajda güneşlenirken rahat rahat okunur bu kitap. Başka da zaman ayırmaya gerek yok. Zamanınıza yazık.