16 Eylül 2012 Pazar

ANGUT




ANGUT

Yazarı: Osman Pamukoğlu

Yayınevi: İnkılap Kitabevi

Basım Yılı: 1. Baskı-2008

Sayfa Sayısı: 94


Yılmaz Özdil, bir köşe yazısında bu kitaptan bahsetmişti:

"Bu yaşıma geldim, tabiatımızı bu kadar iyi anlatan bir kitap okumadım...Çevremizde, coğrafyamızda olan biteni, nedenini, niçinini öğrenmek isteyenlere, tavsiye ederim."

Ben de bu tavsiye üzerine aldım bu kitabı ama Yılmaz Özdil'in tavsiyesine uyan aklıma güleyim.

Bu kadar basit, bu kadar sığ, bu kadar...Yemin ediyorum, bu kitap için verilen paraya da, harcanan emeğe de yazık kere yazık.

Bir gerçek, bir öykü, bir düş diye ayrılan kitaptaki bir gerçek şöyle: Adam ava gidiyor. Ördek vuracak. Ama ördekler kaçıyor. Bir tek angutlar kaçmıyor. Taş atıyorlar. O zaman angutlar istemeye istemeye gözden kaçıyorlar. Kahvehanedekilere bu angut olayını anlatınca "Sen dikkat etmemişsin beyim, günlük hayat bunlarla dolu" deyip gülmüşler.

Bir öykü: Dişi angut yumurtalarının üstünde duruyor. Saksağan yumurtaları yemek için angutu taciz ediyor. Bu arada bir kerkenezle kuzgun da yakınlarda bir yerde kavga ediyor. O sırada erkek angut görünüyor. Kerkenezle savaşmaktan başı dönen kuzgun, hiçbir anlamı yokken angutun üzerine çullanıyor. Dişi angut kuzgunun üzerine uçuyor. Bu boşluktan faydalanan saksağan yuvaya gidip yumurtaları alıyor. Dişi angut hemen geri dönüyor ama geriye sadece bir yumurta kalıyor. "Kederlerinin sebebi kaybettikleri gelecekleri olan yavruları mı? Angut olarak yaşamak mıydı? Yoksa her ikisi mi?.."diye bitiyor bu öykü.

Bir düş: Yavru angut büyüyor. Artık tek başına yola devam etme zamanı geliyor. Yavrunun neyi ne kadar öğrendiğini anlamak için soru sormasını istiyorlar:

Yavru: Bize niye angut diyorlar?

Baba: Bedenimiz hantal, algımız düşük, oldukça safız. Buna iyi niyetli diyenler de var, ahmak diyenler de

Yavru: Niye bizim gözlerimiz yanlarda ve birbirinden uzakta, düşmanlarımız olan yırtıcıların gözleri önde ve birbirine yakın?

Baba: Biz ve bizim gibi tahıl ve ot yiyenler grubundan olanların tamamının gözleri yanlardadır. Bunun nedeni, savunma yetenek ve tepkilerimiz zayıf olduğundan, daha geniş bir alanı gözetleme ihtiyacımızdandır. Her türlü tehlikeyi çok önceden fark edebilmemiz ve kaçıp kurtulabilmemiz içindir.

Yavru böyle bir sürü soru soruyor. En son, bütün bu bilgeliğe nasıl sahip olabildiklerini soruyor:

Yavru: Bütün bu bilgeliğe nasıl oluyor da bir angut sahip olabiliyor?

Anne: Bunu sormasaydın, senin angutluğundan hiç şüphe duymayacaktım.Arada bilgiç angutlara rastlanabiliyor. Angutluğumuza rağmen, belki de bu sayede yüzbinlerce yıldır soyumuz tükenmeden varlığını devam ettiriyor.

Eeee...Yani...Ne çıkarmalıyız buradan? Angutlardan yola çıkarak nasıl bir ders verilmiştir burada? Ne mesajı vardır bunun? Yoksa bunu anlamayanlar mı asıl angutlardır?

Off o kadar basit, o kadar basit ki... Öleceğim basitlikten.

Kitapta bir de  bazı kuşların özelliklerini anlatıyor. Hesapta insanlarla benzer özellikleriyle."Sanki İnsan Kuşlar"mış hatta.

Gerçekten o kadar manasız ve gereksiz bir kitap ki. Köşesinde Özdil, bu kitabın reklamı olmadığı için kitapçı raflarında bulunamayacağını söylüyor. İyiki de bulunamıyor canım. Ne lüzümsuzmuş.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder