6 Ekim 2012 Cumartesi

BİZ KINALI BACAKSIZLAR





Çağdaş Bir Çanakkale Destanı

BİZ KINALI BACAKSIZLAR

Güneydoğu Gazileri

Yazarı: Savaş Yücel

Yayınevi: Pozitif Yayınları

Basım Yılı: 7. Baskı-2007

Sayfa Sayısı: 189


Güneydoğu'da gazi olmuş insanların ağzından kaleme alınmış hikayelerin derlendiği kitap.

Tam hikaye de değil aslında. Gazi olmadana hemen öncesi ve sonrası yaşadıkları, hissettikleri.

Hepsinde dikkatimi çeken ortak nokta şu: Fakirlikleri

Bir de cahillikleri.

Bu biraz ağır olacak ama. Güneydoğuda terörist avına çıkarak vatanın kurtulacağını düşünmek bana sorarsanız cahilliktir. 

Kitaptaki gazilerden hemen hepsi "Güneydoğuya gideceğim için çok mutluydum.", "Ailem torpille benim gitmemi engellemeye çalıştı ama ben buna karşı çıktım.", "Vatan için mücadele etmeye hazırdım." gibi şeyler söyleyip kendi istek ve arzularıyla gittiklerini belirtiyorlar. Bunu söylerken samimi olduklarını düşünüyorum. İşte cahillikleri de bu noktada başlıyor. Sen oraya gidince vatan kurtulmuyor güzel evladım. Sen orada yüzellibinmilyon tane terörist öldürsen de vatan kurtulmuyor. Olan sana oluyor. Sana ve senin güzel ailene oluyor. Senin geleceğine oluyor. 

O kadar saçma bir terörle mücadele yöntemimiz var ki. Bence hala ayakta kalan bir ülke olmamız garip. 

Mesela bunlar işte kanlı canlı örnek. Adamlar askerde yaşadıklarını anlatmışlar. Birkaç aylık eğitimin ardından hoop terörün kucağına. Zorlu arazi şartlarının göbeğine atılmışlar. Bulundukları coğrafyaya yabancılar. Teröristlerse bölgeye hakim. Askerlerimizden daha iyi tanıyorlar o toprakları. 

Bizim yavrucaklar bu zorlu şartlar altında tüm samimiyetleri ve inançlarıyla mücadele etme gayretindeler. Tüm ihtiyaçları eksiksiz karşılanmalıyken;

"...Askerler burada yaklaşık bir metre yüksekliğinde, etrafı taşlarla çevrili, üstleri naylon ve tahtalarla kaplı küçük mahzenlerde kalıyordu. Bu mahzenlerde üç ya da dört kişilik gruplar halinde kalınıyordu. Burada herkesin bir badisi (mevzi arkadaşı) vardı ve birlikte hareket ediliyordu. Beni de M60 silahı kullanan bir üst devremle badi yaptılar. Üç günlük kumanyamı verdiklerinde şaşırmıştım; iki ekmek iki konserve" sf 159

Al işte, askerine reva gördüğün kumanya. Sanırsın Kurtuluş Savaşındayız. İMF'ye cep harçlığı veren ülkeyiz, İmf'ye cep harçlığı verecek durumdayız ama askerimize reva görülen erzak bu. Arkadaş, insan düşman askerine böyle yapmaz. Yokluk içinde yaşasak eyvallah da, bu neyin kısıntısı. 

Bununla da kalmıyor askere çektirilenler. 

"Hiç unutmam bir gün sabah mıntıkasında yerlerdeki çöp ve izmaritleri toplarken beni yanına çağıran bir onbaşı:
'Oğlum askerde hiç dayak yedin mi?' diye sorduğunda,
'Hayır komutanım yemedim' dedim.
Bunun üzerine henüz ne olduğunu anlayamadan suratımda bir tokat patladı. Suçum olmadığı halde bu tokadı yemek çok zoruma gitmişti."

Al işte bir de böyle manyaklar var askerlerin başında.

Sonra ne oluyor? Bu yavrucakların kolu, bacağı gidiyor. Ki bunlar aslında iyi olanları. Evet iyi olanları. Çünkü bir de aklını kaybedenler oluyor ki, onlar gaziden sayılmıyorÇünkü aklın, koldan bacaktan her şeyden daha önemsiz sayıldığı bir memleketiz. Soyut olan şeyleri algılayamayız. Kolu, bacağı görürüz. Varsa vardır, yoksa yoktur. Ama aklın var olup olmadığını anlamayız. Gözüken birşey değil sonuçta. 

Kitabın kapağında Emin Çölaşan "okurken bazen titredim...hepsinde içim parçalandı." yazmış. Görüyorum ve arttırıyorum. Okurken sinirden elim ayağım titredi. 

Yeminle bu memleketi evliyalar koruyor. Valla. Doğaüstü güçler bizi ayakta tutuyor. Bu kadar akılsızlıkla ayakta kalabilmenin ilim bilim ve fenle bir açıklaması olabilemez çünkü.

Otuz yıldır hesapta terörle mücadele ediyorsun. Terörün en can alıcı aygıtı olan mayınla başedecek bir donanımın yok. Elde ucu halkalı bir sopa ile mayın taraması yapıyorsun. İşin kötüsü bunun ne kadar ilkel bir alet olduğunun farkında değilsin ki daha gelişmişini, daha teknolojiğini yapma ihtiyacı duymuyorsun. Askerlerinin ciddi bir çoğunluğu mayın nedeniyle şehit/gazi oluyor. Sen hala bununla mücadele edecek tekniği bulamıyorsun.

Bu işin daha derinine ise inmek istemiyorum. Daha yüzeysel konuları halledemeden derine inmek bizi aşar çünkü. 

Terörist dediğin, "çapulcu", o kadar silahı, mayını, teçhizatı nereden buluyor? Mayın dediğin, kızkaçıran gibi bakkallarda satılan bir şey mi? Daha geçenlerde bir bakanımız porno dergi alanların kimlik numarasının ve imzalarının alınması gibi süper dahiyane bir fikir ortaya atmıştı. Benzer fikirleri mayın olsun, el bombası olsun bu tip muzır araçlar için de ortaya atarsak bence daha güzel olabilir.

Aslında söyleyecek daha çok şey var da suya yazı yazmak gibi oluyor. İnsan konuşmak istemiyor.

Bu kitaptan bahsedip merakımı celbeden Yılmaz Özdil yazısı için:  8 Şehit 19 Ufo 

Askerlik eleştirisini güzel bir kurgu içinde okumak isteyenler için de şöyle bir kitap var: Ziyan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder