21 Şubat 2013 Perşembe

İKİ ŞEHRİN HİKAYESİ





İKİ ŞEHRİN HİKAYESİ

( A Tale of Two Cities )

Yazarı: Charles Dickens

Hazırlayan: Mehmet Gökhan Topçu

Yayınevi: Antik Dünya Klasikleri

Basım Yılı: 2007

Sayfa Sayısı: 495



Müthiş heyecanlı bir roman. Hem de daha ilk sayfalarda başlayan bir heyecan.

Genç ve güzel Lucie, tam 18 yıl sonra babasının aslında ölmediğini öğreniyor. Babası bunca yıl zindanda hapis yatmış. 

Ona bu gerçeği Tellson Bankasının önemli ismi Bay Lorry söylüyor ve birlikte babasını hapisten çıkarıyorlar.

Sonra bir mahkeme salonu sahnesi başlıyor. Lucie ve babası vatan hainliği ile suçlanan Charles Darnay için şahitlik yapıyor. Darnay'ın avukatı Darnay'a çok benzeyen Carton'u mahkeme heyetine gösterip, "Ne belli Darnay'in yaptığı. Bu arkadaş da ona benziyor. Belki de onu da başkasına benzettiler ha ne belli" diyor. Böylece Darnay beraat ediyor.

Lucie ile Darnay birbirlerine aşık olup evleniyorlar. 

Londra'da mutlu mesut yaşarlarken Fransa'da ihtilal oluyor ve sokaklar kan gölüne dönüyor. Zengin zümre insanları bir bir idam ediliyor. 

Darnay'in, çok önceden ilişiğini kestiği soylu ama zalim ailesinin bir çalışanı da hapse atılanlar arasında. Darnay'den yardım istiyor. Darnay bu yardıma kayıtsız kalamıyor ve ailesine haber vermeden çok affedersiniz bok var gibi Paris'e gidiyor. Paris'te halk delirmiş. Hergün onlarca insanın kellesi uçuruluyor. İnsanlar da bunu vahşi bir zevkle izliyor. O kadar ki "...Giyotin üzerine latifeler yapılması moda halini almıştı; baş ağrısına iyi geldiği, saçların ağarmasını önlediği, cilde özel bir zarafet verdiği anlatılıp gülünüyordu."

1789 Fransız İhtilalinin "hürriyet, eşitlik, kardeşlik" getirirken çok da masum olmadığı anlatılıyor bol bol.

Lucie, babası Doktor Manette, Bay Lorry tası tarağı toplayıp Paris'e, Darnay'i kurtarmaya gidiyor. Ama bu hiç kolay olmuyor. Tam kurtuldu derken bir daha tutukluyorlar onu. Dravdan bir yargılama yapıyorlar. Sonunda da idamına karar veriyorlar.

Herşey bitti derken Carton çıkıyor ortaya. Gizlice hapishaneye gidip Darnay ile kılık değiştiriyor. O içeri, Darnay dışarı. Birbirlerine çok benziyorlar ya. Peki Carton bunu neden yapıyor? Çünkü Lucie'ye aşık ve sevdiği kadının mutlu olmasını istiyor, ölümünün boşa olmayacağını, bu güzel ve soylu ailenin onun adını onurla yaşatacağını biliyor.

Hikaye kabaca böyle ama bunu tamamlayan yan konularla birlikte okunduğunda enfes bir hal alıyor. Alakasız birinden ya da bir olaydan bahsedildiğini sanırken onun ana konuya ustaca eklemlenmesi hayranlık uyandırıcı. 

Yanlış farketmediysem kitapta kimsenin adı boş yere geçmiyor. Mesela durduk yerde birinden bahsediyor. Defarge diye bir şarapçı mesela. Şarap dükkanı var, karısı var, karısı örgü örüyor. Bunlardan bahsediliyor. Durduk yerde ne alaka, kim ki şimdi bunlar diye düşünürken sonra anlıyoruz neden onlardan bahsedildiğini. 

Ya da bir bölümde bir senyörden bahsediyor mesela. Marki diye de geçiyor. "Senyörün sabah çikolatasını aşçının yanında dört güçlü adamın yardımı olmadan içmesi olanaksızdı...Uşaklardan biri çikolata kasesini onun yüksek huzuruna getirir, bir ikincisi tamamıyla bu iş için yapılmış küçük bir kaşıkla onu köpürte köpürte karıştırır, üçüncü bir uşak çenesinin altına peçete tutar, dördüncüsü de çikolatayı senyörün dudaklarına götürürdü." Buradan anlayın nasıl bir adam olduğunu.

Bu adam kim şimdi, ne alaka, derken ilerleyen sayfalarda onun Darnay'in amcası olduğunu, Darnay her ne kadar ailesinin soyluluğu ile ilgilenmese de devrim mahkemesine göre aristokrat bir soyu olduğu için cezalandırıldığını görüyoruz. 

İşte bu senyörün ve dolayısıyla Darnay'in ailesi, yukarıda bahsettiğim Madam Defarge'in ailesine zarar vermiş meğersem. O da oraya bağlandı.

Bunun gibi. O yüzden okuyacaklara tavsiyem kimseyi boş geçmeyin. Bu kitaptaki herkes önemli. Gerçi ben hikayeyi ve bazı heyecanlı kısımlarını bile yazdıktan sonra okuma hevesiniz kırılabilir ama kırılmasın. Hala heyecanlı noktaları var. 

1 yorum:

  1. harikadır, zaten klasikler ayrıdır gözümde ama bu da en güzellerindendir:)

    YanıtlaSil