17 Nisan 2013 Çarşamba

GÖSTERİ PEYGAMBERİ



GÖSTERİ PEYGAMBERİ

( Survivor )

Yazarı: Chuck Palahniuk

İngilizceden çeviren: Funda Uncu

Yayınevi: Ayrıntı Yayınları

Basım Yılı: 10. Basım - 2013

Sayfa Sayısı: 312


Nicedir bu kitabı alacağım, okuyacağım, nihayet fırsat oldu.

Kötü, sıkıcı, çirkin...vb olabileceğine zaten ihtimal vermedim, çünkü hakkında o kadar çok şey duydum ve okudum ki. "Güzel bu" önkabulüyle yaklaştım, nitekim de yanılmadım.

Önce ilk dikkat çeken husustan bahsetmek istiyorum. Sayfa numaralandırması.

Sayfalar 1-2-3 diye değil, sondan başa doğru gidiyor. 312-311-310... diye sayfaları atlaya atlaya 1. sayfaya geldiğinizde kitap bitmiş oluyor. Çünkü sona yaklaşıyor. Daha doğrusu her şeyin başladığı yere. 

Uçak kaçırmış bir manyak karşılıyor bizi kitapta. Tender Branson. "Uçak kaçırdım, kaçırdım ama bir sor niye yaptım?" diyip başlıyor anlatmaya. Bu arada uçağın motorları da yetersiz kalacak, hikayesi bittiğinde uçak da düşecek. Korkulacak birşey yok, uçakta kendisinden başka kimse yok. Bütün kötülüğü kendine. En azından burada.

Tender garip bir dine/mezhebe mensup. Bu inanışta kilisenin insan hayatına tam anlamıyla yön verip, insanların kendi başlarına karar vermesini engelleyen bir yapısı var. Bu mezhebin mensuplarının hayatı kölelikle geçiyor. Çim biçmek olur, bebek bakıcılığı olur, temizlikçilik, hizmetçilik... Hayat boyu bunu yapmaya gönüllü olacak şekilde yetiştiriliyorlar. Kazandıkları parayı da kiliseye gönderiyorlar. Dünyadan izole bir şekilde yaşıyorlar. Sadece gerekli eğitim verilen çocuklar, bu gibi işlerde çalışmak üzere dışarıya gönderiliyor. Dışarıda eğer bu ve daha başka tuhaflıklar da barındıran inanışları engellenmeye çalışılır, bu sebepten sorgulanırlarsa yapmaları gereken intihar etmek. Bunun adına "teslimiyet" diyorlar.

Tender, bu garip mezhepten hayatta kalan son kişi. Geriye kalanlar hep esrarengiz bir şekilde öldü.

Tender içinse özel önlemler alındı. 

Tender'ın bu garip mezhebin hayatta kalan son kişisi olmasından reklam piyasası deli nemalanıyor. Erenlerden, evliyalardan biri gibi lanse edilerek diyar diyar gezdiriliyor, söyleşiler, kitap imzalamalar, bu arada dev reklam kampanyaları.

Bu koşturmacada Tender'a güzeller güzeli Fertility yardım etmeye çalışıyor. (Güzeller güzeli olduğunu ben uydurdum şimdi. Böyle kulağa daha hoş geliyor...)

Fertility'nin geleceği önceden görme özelliği var. Gördüklerini Tender'a da söyledikçe, Tender da bunu kamuoyu ile paylaştıkça adam iyice yücelerden yüce oluyor.

Tabi bu balon sonsuza kadar sürecek değil. 

Tender bu hayattan illa ki kurtulacak. 

Zaten baştan da belli, adam düşmek üzere olan bir uçağın içinde. Bu hayattan öyle veya böyle kurtulacağı açık.

Kitap arkasında güzel bir değerlendirme var:

"Yalnızlık, yabancılaşma, şiddet, pornografi, tüketim ve şöhret açlığı... Televizyon kanallarından boca edilen sayısız yalanla kirlenmiş, hiçbir şeyin dolduramadığı bir boşluk... Gösteri Peygamberi, yeni bir binyılın başındaki modern dünyanın ürkütücü çılgınlığına ilişkin karanlık bir taşlama; medya, şöhret ve pop kültürüne yönelik sivri dilli bir aşağılama"

Televizyonda gördüğünüz her şeye inanmamak lazım. Televizyonda gördüğünüz hiçbir şeye inanmayın hatta. TV dediğin reyting ile ve bununla paralel olarak reklam ile beslenen bir sektör. Orada yayınlanan herşey, daha çok insanın izlemesine yönelik. O yüzden zaten bütün yerli dizilerde mesela işler hep ters gider. Bütün karakterler sanki cenabettir de başları dertten kurtulmaz. Sürekli aksilik, sürekli heyecan. Niye? İnsanlar merak edip izlesin diye.

Yarışma programları da öyle. Mesela Kim Milyoner Olmak İster mi, Kim 500 Bin İster mi, tam bilmiyorum (hep belgesel izlediğim için) o yarışma da mesela kurgu. Yarışmacılarla önceden mülakat yapılıyor. Yarışmacının bilmediği alan tespit edilip yarışmada o tarz sorular soruluyor. Yarışmacı bilemeyince, üstelik belki mesleği, belki öğrenim durumu nedeniyle bilmesi beklenen bir soruyu bilemeyince hemen sosyal paylaşımlara düşüyor video ve yarışma bu şekilde reyting alıyor. ( Bir yerde okudum böyle olduğunu. Yalan olabilir tabi ama doğruluk payı olmadığını söyleyebiliyor musunuz?)

Diziler, yarışmalar böyleyse reklamların inandırıcılığı hakkında zaten dil dökmeye gerek yok. 

Bu kanallardan sürekli zenginlik, şöhret pompalanıyor. Bunlar özendiriliyor. Bunun için zaman zaman şiddet içerikli, zaman zaman müstehcen içerikli doneler kullanılıyor. Hepimiz bunlara bir şekilde maruz kalıyoruz.

Kitabın bir yerinde çok güzel bir ifade var. Aslında bir sürü yerinde var da, şimdi buraya bu denk geldi:

"Hepimiz aynı televizyon programlarıyla büyüdük. Sanki hepimize aynı suni hafızadan takılmış. Çocukluğumuzla ilgili hiçbir şeyi hatırlamazken, komedi dizilerindeki ailelerin başına gelenlerin hepsini gayet iyi biliyoruz. Hepimizin belli başlı hedefleri aynı. Hepimizin korkuları aynı."

Hay yaşa, ne güzel dedin.

İşte bu pompalanan hedefleri gerçekleştiremeyince derin bir yeis içine düşüyoruz. 

Aslında kitapta Creedish mezhebi olarak geçen bu inanışın telkin ettiği hayat tarzında bile bu kadar mutsuz gözükmüyor insan. Mutlu olduğunu da söylemeye imkan yok ama daha ziyada bir boşluk var. Görevimi yaparım -ki bu basit bir görev- mesela bulaşık yıkamak, yıkarım bulaşığımı,  kenara çekilirim, ertesi gün yine böyle, sonra yine böyle, hep böyle, sonsuza kadar böyle. Kafa rahat baksana. Dert tasa olmadığı gibi herhangi bir mutluluk, keyif, zevk de yok. Böyle de hayat olmaz ki ama.

Ortasında bir yerlerde buluşak işte. 

Son olarak kitabın ismi hakkında birşey karalayacağım. Kitabın orijinal adı "Survivor". Türkçe çevirisinde "Gösteri Peygamberi" olmuş. Çok güzel olmuş, çok da güzel iyi olmuş. 

En son olarak da Chuck Palahniuk'un aynı zamanda süperkulade bir film olan "Dövüş Kulübü" kitabının yazarı olduğunu da zaten biliyor olduğuınuzu varsayıyorum. "Gösteri Peygamberi"nden ve Chuck Palahniuk'tan bahsederken "Dövüş Kulübü"nü de araya sıkıştırmayanı dövüyorlar da o yüzden ekleyeyim dedim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder