22 Mart 2014 Cumartesi

PARALEL DEVLETLER SAVAŞI



PARALEL DEVLETLER SAVAŞI

Akp- Cemaat çatışmasının perde arkası

Yazarı: Gökçe Fırat

Yayınevi: İleri Yayınları

Basım Yılı: 1. Basım - Ocak 2014

Sayfa Sayısı: 329


Daha Akp-Cemaat çatışmasının, paralel devlet tartışmasının, yolsuzluk soruşturmasının senesi dolmadan basılmış bir kitap.

Böyle sıcağı sıcağına yazılan kitaplar genelde biraz üstünkörü olur.

Gezi'de de mesela öyleydi. Olaylar 2013 Mayıs sonu ve Haziran'da oldu. Daha bir ay dolmadan konuyla ilgili kitaplar çıktı. Biraz piyasa işi oluyor öyle olduğu zaman. Yüzeysel, ayrıntısız.

Olsun, başlangıç için fena sayılmaz.


Akp ve Cemaat'in karşı karşıya gelmesini temelde tabiki bir iktidar savaşına vuruyor yazar.

"Tayyip Erdoğan ile Fethullah Gülen'in çatışmasının görünen yüzü, devlet içindeki yapılanmadaki rekabet."


Fethullahçılardan bahsediyor önce kısaca. "Kendilerine Hizmet Hareketi, hatta son açıklamalarında sadece Hizmet diyen bir grup var karşımızda."

demiş ama Mart 2014 itibariyle bildiğimiz son isimleri "Camia"

"Siyaset yapıyor hem de alasını ama asla siyaset elbisesi giymiyor. Dini kullanıyor ama asla dini elbise giymiyor. Devasa bir parasal ağa hükmediyor ama asla tüccar elbisesi giymiyor. Karşımızda siyaseti, ticareti ve dini kullanan, tehlikeli bir örgütlenme var. O kadar etkin bir örgütlenmesi var ki, vatandaşların oyu ile iktidarı alan partinin hükümeti değil, bu cemaatin mensupları devleti yönetiyor."

"Cemaat devlet içinde gizliydi ve bununla iktidarı paylaşmamanın tek yolu da benzeri bir gizli teşkilat kurmaktı. İşte Tayyip Erdoğan da bunu yaptı ve kendi paralel devletini kurdu."

Peki bu paralel devletler karşısında ne öneriyor yazar, biz sade vatandaşlara:

"Bırakın savaşsınlar. Yapılması gereken, onların bölünmesini gerçekten hızlandıracak adımı atmaktır: Birleşmek"

Önemli bulduğum şöyle bir değerlendirme var kitapta:

Akp'nin belediye seçimlerine olağanüstü önem vermesi ile ilgili şunları yazmış mesela. Bu da Tayyip Erdoğan'ın her şehrin belediye başkanlığına neden sanki kendisi de adaymış gibi davrandığını açıklıyor benim için:

"Akp, devleti hem kurumsal, hem ekonomik, hem de psikolojik olarak küçültürken, aynı oranda belediyeyi büyütmüştür.
Bunun altında yatan neden ise Akp'nin Türkiye Cumhuriyetine bir devlet olarak karşı olmasıdır. Devletimiz yaptı fikri Akp için faydalı değildir. Bu nedenle Akp, devletin yapması gereken tüm işleri belediyeye devretmiştir. Büyüyen belediye alternatif bir devlet teşkilatıdır."

Bunu Facebook'ta paylaştığımda bir arkadaşım şöyle cevap verdi:

"Hukukcu olarak boyle bir yazi paylasman beni baya sasirtti. Akp den nefret eden biri olsam da sunu hatirlatmak isterim
Butun gelismis ulkelerde yerel yonetimler guclendirilir. Adem-i merkeziyetcilik 3. Dunya upkelerinin yonetim seklidir."

Kaldım ben bir bunu okuyunca. Çünkü yekten "yanlış" diyemeyeceğim bir cevap. Doğru aslında. 81 tane il var. Hepsinin tek bir elden,tek bir merkezden yönetilmesi sağlıklı değil. Belediyeler bu nedenle güçlü olmalı. Eyvallah, ama karşımızdaki de AKP. Bütün evrensel teorileri alaşağı etmiş, her kuruma hukuksuzluk, kanunsuzluk sokmuş, hadi o jargonda konuşayım, fitne fesat bulaştırmış bir yapılanma var. Akp'ye kadar belediyeler bir kamu hizmeti kurumuyken Akp'den sonra belediye en büyük işveren, en büyük ihale açan, en büyük taşeron çalıştıran dev bir ekonomik kuruluş oldu.Dolayısıyla Akp'nin belediyelere yüklediği misyonu, gelişmiş ülkelerdeki yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ile kıyaslamak biraz safiyane olur.

---

Kitapta, Fethullah Gülen'in Türkiye'ye gelmemesi ile ilgili olarak onun ABD'nin elinde esir olduğu yazıyor. Açmamış ama bu konuyu. Ben de Fethullah Gülen ile ABD (CIA) arasında bir bağ olduğunu düşünüyorum, ama bu konuyu temellendirecek somut argümanım yok. Kitap yazmaya koyulduysan aç bunları ama değil mi? 

---


Daha ortada tapeler yokken şu öngörülerde bulunmuş yazar:

"ABD'nin elinde Tayyip Erdoğan'ı yakacak tonla kaset vardır. Şimdi onlar servis edilebilir. Anlaşılan Tayyip Erdoğan bunu bekliyor ki böyle bir düzenlemeye gidiyor...

...Başbakan elbette kendisinin dinlenebileceğini düşünmüş ve tedbir almak istemiştir. Ama biraz kafası  çalışıyorsa, buna engel olamayacağını da bilmeli. Dinleme ve kaset şantajı üzerine kurulu bir iç siyaseti yaratan Başbakan'ın kendisidir. Dolayısıyla şimdi bunun ceremesini de çekecektir. Kaldı ki günmüz teknolojik gelişmeleri çerçevesinde baktığımızda dinlemeden kaçınmanın neredeyse imkanı kalmamış durumda...

...Tayyip Erdoğan cemaat ile savaşa devam ederse, Tayyip Erdoğan'a kadar tüm AKP kademesinin yolsuzlukları, belgeleriyle, kamera kayıtlarıyla, ses kayıtlarıyla ortaya dökülecektir."


"Siz hırsıza bakmayın komplocuya bakın diyor AKP'liler şimdi.
O paraları da ayakkabı kutularına gizlice Mossad ajanları koydu sanki."


Kitaptaki Akp'nin belediyelere verdiği muazzam önem ile ilgili tespitin ardından en önemli bulduğum ikinci değerlendirme de şu. Hani Tayyip Erdoğan'ın kışkırtıcı, adeta iç savaş çıkartıcı söylemleri var ya:

"Tayyip Erdoğan, tıpkı Mursi gibi iktidardan bir ayaklanma ile veya darbe ile düşürülmek istiyor. Amacı şu: Kaybedeceği seçimlerden önce büyük bir kriz, büyük bir kaos, büyük bir isyan ve büyük bir darbe olacak ve seçimden önce Tayyip Erdoğan mazlum olarak iktidardan indirilecek. Sonra da diyecek ki %50'ye darbe yapıldı. Yani yine aynı mazlum edebiyatı sürecek. Oysa şu anda Tayyip Erdoğan'a bu kozu vermeye gerek yok."



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder