19 Şubat 2015 Perşembe

BÜTÜN ŞİİRLERİ




BÜTÜN ŞİİRLERİ
Sabahattin Ali

Yapı Kredi Yayınları

17. Baskı - Ağustos 2014

161 sayfa

Hazırlayan: Atilla Özkırımlı

DAĞLAR VE RÜZGAR

KURBAĞANIN SERANADI

ÖTEKİ ŞİİRLER


Hikaye ve romanları olduğu kadar şiirleri de var Sabahattin Ali'nin.

Dört başı mamur bir edebiyatçı kendisi.

En bilindik ve bence en güzel şiirleri "Dağlar" ve "Rüzgar"

Hayatta iken yayımladığı tek şiir kitabına da "Dağlar ve Rüzgar" adını verir. 

Kitabın başında Nur Gürani Arslan'ın yazdığına göre;

"Şairin özgürlükle bağdaştırdığı imgeler genellikle tabiattan alınmıştır. Asım Bezirci, Sabahattin Ali'nin şiir kitabının adını Dağlar ve Rüzgar koymasının tesadüfi olmadığına dikkat çeker. Gerçekten de gerek yüceliği simgeleyen dağlar, gerekse özgürlüğü anlatan rüzgar, kitaptaki şiirlerde sık sık geçer. Ayrıca her iki imge de zaman zaman Sabahattin Ali'nin insanlardan uzaklaştığını, onlardan farklılaştığını anlatacaktır." (sf. 21)

İşte o şiirler:

DAĞLAR

Başım dağ, saçlarım kardır,
Deli rüzgarlarım vardır,
Ovalar bana çok dardır,
Benim meskenim dağlardır.

Şehirler bana bir tuzak;
İnsan sohbetleri yasak;
Uzak olun benden, uzak,
Benim meskenim dağlardır.

Kalbime benzer taşları,
Heybetli öter kuşları,
Göğe yakındır başları;
Benim meskenim dağlardır.

Yarimi ellere verin;
Sevdamı yellere verin;
Yelleri bana gönderin;
Benim meskenim dağlardır.

Bir gün kadrim bilinirse,
İsmim ağza alınırsa,
Yerim soran bulunursa:
Benim meskenim dağlardır


"Benim meskenim dağlardır" diyor ve gerçekten de meskeni dağlar oluyor.

Üzerindeki sır perdesi hala kalkmamış olan bir cinayetin ardından Sabahattin Ali'nin bir mezarı olmuyor. Kızı Filiz Ali, babası için Istranca Dağlarında temsili bir mezar yaptırıyor. Mezar taşında da bu şiirinden bir dize bulunuyor. 




RÜZGAR

Arzularım muayyen bir haddi aşınca
Ve sözler kulaklarıma sağırlaşınca
Bir ihtiras duyup vahşi maceralara
Çıkıyorum bulutları aşan dağlara.
Tanrıların başı gibi başları diktir,
Bu dağları saran sonsuz bir genişliktir,
Ben de katıp vücudumu bu genişliğe,
Bakıyorum aşağlarda kalan hiçliğe.

Bu dağların bir rakibi varsa rüzgârdır.
Rüzgâr burda tek başına bir hükümdardır.
Burda insan duman gibi genişler, büyür,
Bu dağlarda ıstıraplar, sevinçler büyür.
Buralarda her düşünce sona yakındır,
Burda her şey bizden uzak, «o»na yakındır.
Burda yoktur insanların düşündükleri,
Rüzgâr siler kafalardan küçüklükleri.
Yanağıma çarpar kanatlarını,
Ve anlatır mâbutların hayatlarını.
Arasıra kulağını bana verdi mi,
Ben de ona anlatırım kendi derdimi.

Ey dağların dertlerini dinleyen rüzgâr!
Benim arık yalnız sana itimadım var.
Gelmiş gibi uzaktaki bir seyyareden
Yabancıyım bu gürültü dünyasına ben.
Etrafımın sözlerine asla aklım ermedi,
Etrafımda bana asla kulak vermedi.
Senelerden beri hâlâ anlaşamadık,
Bende kestim anlaşmaktan ümidi artık.
Gözlerimde hakikati sezen bir nurla
Etrafımı süzüyorum biraz gururla.

Bir dürbünün ters tarafı gibi bu dünya
En büyük şey, en asîl şey küçülür burda.
Burda yalan para eden biricik iştir,
Burda her şey bir yapmacık bir gösteriştir.
Kimi coşar din uğruna geberir, yalan!
Kimi gider vatan için can verir, yalan!
Bir filozof yetmiş eser yazar, yalandır;
Bir kahraman istibdadı ezer, yalandır.
Şairlerin büyük aşkı fânî bir kızdır,
Bu dünyada herkes sinsi herkes cılızdır.
Ne hakikî aşktan burda bir çakan vardır,
Ne de onu görse dönüp bir bakan vardır,
Her büyüklük bir cüzzam gibi dökülür burda,
En muazzam ölüm bile küçülür burda.

Benim kafam acayip bir dimağ taşıyor,
Her dakika insanlardan uzaklaşıyor.
Zaman zaman mağlûp olsam bile etime,
İnsan olmak dokunuyor haysiyetime.
Büyük, temiz bir arkadaş arıyor ruhum,
İşte rüzgâr, şimdi sana sığınıyorum!
Asaletin yeri yoktur gerçi hayatta,
En asîl şey seni buldum bu kâinatta,
Güneş gibi ne bin türlü ışığın vardır,
Ne süse, gösterişe bir baktığın vardır.
Deniz gibi muamma yok derinliğinde,
Bir ferahlık, bir saflık var serinliğinde.
Bir dev gibi küçük mızmız sesleri yersin,
Allah gibi görünmeden hüküm sürersin.

Düşmanıyım ben de cılız güzelliklerin,
Rüzgâr! Bu dağ başlarında çırpınan serin
Kanatların gökyüzünde akan bir seldir,
Bana kudret ve cesaret veren bir eldir.
Beşerlikten uzaktayım senin ülkende,
Senin gibi azamete âşıkım ben de.
İşte rüzgâr! Senin gibi ben de deliyim.

Islıklarım senin gibi inlemelidir,
Herkes beni ürpererek dinlemelidir.
Rüzgâr! Sana, yalnız sana benzemeliyim.»

Şiir ezberleyebilme kabiliyetim olsa, ya da belki zamanım, bu şiiri ezberleyebilmek isterdim.

*

Şarkı haline getirilmiş şiirleri de var Sabahattin Ali'nin.

Edip Akbayram'dan "Aldırma Gönül" adıyla dinlediğimiz şarkı, Sabahattin Ali'nin  "Başın Öne Eğilmesin" şiirinden.







Ahmet Kaya'dan dinlediğimiz "Nazlı Yarimden Ayrıldım" şarkısı da Sabahattin Ali'nin "Hapishane Şarkısı 1" adlı şiiri.





Hapishanede yazdığı şiirlerin bir kısmını özel olarak isimlendirmektense Hapishane Şarkısı 1, Hapishane Şarkısı 2, 3, 4, 5 diye adlandırmış. Hepsinde haksız yere özgürlüğü, gençliği, hayatı elinden alınmış bir insanın sitemini görüyorsunuz. Keder, yalnızlık,unutulma korkusu hissediliyor bu şiirlerinde.


Nükhet Duru'nun seslendirdiği "Melankoli" şarkısı da Sabahattin Ali'nin şiirinden.




Yine Nükhet Duru'nun söylediği "Ben Sana Vurgunum" da Sabahattin Ali'nin "Eskisi Gibi" adlı şiirinden.




Yayınlanan şiirlerinden anlıyoruz ki Sabahattin Ali, yirmili yaşlarından itibaren şiir yazmış. Daha o genç yaşında bile üzgün bir ifadesi var şiirlerinin. Bir karamsarlık hakim dizelere. 

Özellikle aşk konusunda. Kavuşulamayan, karşılık bulamayan aşklarını anlatıyor bol bol.

"Onu en karamsar olduğu anlarda bu ruh halinden çıkartan şey ise genellikle aşktır..."

"Sabahattin Ali şiirlerinde bedbinlik, yalnızlık, anlaşılamama, insanlardan kaçış temlerinden sonra en sık rastlanan temadır aşk. Ne var ki, şair sevdiğine hiçbir zaman doyamamıştır. Kimi zaman güçlükler onu sevdiğinden ayırmış, kimi zaman ise sevgisi karşılıksız kalmıştır." (sf. 22)


Kitabın önsözünden devamla;

"Hep bir olumsuzluk dile gelir şiirlerinde. Aşkı olumsuzdur; çünkü karşılık görmez, sever ama sevilmez. Yalnızdır, çünkü terk edilmiştir, dostsuzdur, güvenebileceği kimse yoktur. Karamsardır; çünkü yalanın egemen olduğu bir dünyada yaşamaktadır, yapmacıktır her şey, gösterişten ibarettir. Umutsuzdur; çünkü insanı tanıdıkça insandan uzaklaşmaktadır. Sonunda kendisine dayanır. Bu açıdan duygularını anlatmak için bir araçtır sanki şiirleri."


İlk hapis cezasını bir şiir yüzünden alır Sabahattin Ali. Atatürk'e hakaret ettiği iddia edilir şiirde. Ama şiirde Atatürk adı geçmemektedir. Savunmasında da zaten Atatürk'e hakaret etmediğini dile getirir. Ama 1 yıllık hapis cezasına mahkum olmaktan kurtulamaz.

Af nedeniyle hapisten çıkar. Ancak bu defa da işsizdir. Hapse girmesine yol açan düşüncelerinden kurtulduğunu ispat etmesi istenir. O da Atatürk'e övgü dizdiği "Benim Aşkım" şiirini yazar. Bu sayede işe alınır.

*

İlk defa bir şiir kitabı alıp okumamı ve beğenmemi sağladı Sabahattin Ali.
Arada açıp bakıyorum şiirlerine. Onun söylediği gibi "İyi şiir manen daha genişlememizi temin eden bir heyecan olur." Bende de öyle bir etki yapıyor.

*

Sabahattin Ali'nin şarkılaştırılmış şiirleriyle ilgili şöyle bir link var:

http://www.leblebitozu.com/sabahattin-ali-siiri-oldugunu-bilmeniz-gereken-10-meshur-sarki/




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder