5 Nisan 2015 Pazar

SEVGİLİ HALİL KARDEŞ


SEVGİLİ HALİL KARDEŞ

Köye Mektuplar

Yusuf Atılgan

Hazırlayan: Burak Fidan

Edebi Şeyler Yayınevi - 1. Baskı - Mart 2014

106 sayfa


Halil Şahan, ortak tanıdıklar vasıtasıyla Yusuf Atılgan ile tanışmış.

Herkesin biraz nobran bulduğu Yusuf Atılgan ile oldukça samimi bir arkadaşlık kurmuşlar.

Öyle ki uzun yıllar mektuplaşmışlar. (1980-1988)

Yusuf Atılgan'ın yazdığı mektuplardan oluşuyor kitap. 

Bu mektuplarda "Sevgili Halil Kardeş" diye hitap ettiği Halil Şahan'a oğlu Mehmet Hamdi Atılgan'ı anlatıyor, annesinin sağlık durumunu soruyor ve mektupların sonunu bol bol selamla bitiriyor.

Kitabın başında Halil Şahan'ın sunuş yazısı var.

Burada Yusuf Atılgan'ı anlatıyor. Mektuplardan ziyade bu sunuş yazısı daha etkileyici.

"Biraz delişmen, çokça atak kişilerle arkadaşlık etmeyi severdi nedense. Oysa kendisi son derece ağırbaşlı, incelikli, hatta oldukça çekingendi." sf.9

"Övgü duymak ya da içtenliksiz bulduğu bir sözü söylemek zorunda kaldığında domates gibi kızarırdı." sf.10

"İyi tanımadığı, güven duymadığı kişilerin yanında siyasal içerikli konuşmalar asla yapmazdı." sf.11

"Yusuf Abi, sanırım 1946'da, komünistlikten hüküm giyip de askeri öğretmenlikten atılınca köyüne gelip yerleşmiş. Çiftçilik yapmaya başlamış.(...) Solculuktan hükümlü birinin bir Anadolu köyünde yaşaması kolay değil. Herkesin gözü onun üstünde, herkes açık kollamakta. Hele her hafta karakola gidip imza veren biri de olunca... Ağzından bir şey kaçırmayacaksın, davranışlarına dikkat edeceksin; kısacası temkinli olmak zorundasın.

Zamanla, köylüleri tanıyınca Yusuf Abi'ye hak verdim. Çünkü beni de birçok kez müzevirlediler. Yıllar süren bu kısıtlı, temkinli yaşam, suskunluğu onda bir kişilik özelliğine dönüştürmüş." sf 15

"En beğendiği yazar, Bilge Karasu'ydu. İkinci olarak da Vüs'at O. Bener." sf. 18

*

Mektupların ardından Halil Şahan'la yapılmış bir söyleşi var. Konu yine Yusuf Atılgan.

"Onun tek yakındığı parasızlıktı. O da her zaman değil. Yusuf Abi yaşamından yakınmazdı, ama uyumlu ve mutlu olduğu da söylenemezdi. 

Yaşamı olduğu gibi kabullenmişti. Bu da kaderciliğinden değil, bence dervişçe bir tembellikten kaynaklanıyordu. Çalışmayı, savaşımı seven biri değildi bildiğim kadarıyla. Az yaznış olmasını da onun tembelliğine bağlamışımdır hep." sf. 91

*

En sonda da Yusuf Atılgan'ın fotoğraflarından oluşan bir albüm var.

Kitabın kapak resmi olan fotoğraf Hacırahmanlı köyü sakinlerinin "Yusuf Bey oturuşu" dedikleri pozmuş. Bir sandalyeye oturma, bir sandalyeye ayaklarını uzatma, bir sandalyeye kolunu dayama şeklinde.




1 yorum:

  1. çok merak ettim kitabı.. hakkında az şey bildiğim yazarlardan...

    YanıtlaSil