31 Ocak 2016 Pazar

YILANLARIN ÖCÜ




YILANLARIN ÖCÜ

Fakir Baykurt

1959

Literatür Yayınları - 21. Basım - Eylül 2014

275 sayfa


Köy romanları hep üzücü olmak zorunda mı? Hep fakirlik, sefillik, yorgunluk ve adaletsizlik olmak zorunda mı?

Yıldım, yeminle yıldım.

Fakir Baykurt'un "Kaplumbağalar" romanında da böyle. Yolsul köylüler, kendi çabalarıyla çorak toprakları canlandırıyorlar, o güne kadar ortada olmayan devlet birden ortaya çıkıp köylülerin bu emeğini hiç ediyor. Tükürdüğümün devleti.

Sabahattin Ali'nin "Kuyucaklı Yusuf" romanında (gerçi o köyde değil, kasabada geçiyor ama mesele aynı) zengin ağanın oğlu adam öldürüyor ama ceza almıyor, çünkü satın alınan tanıklar, çünkü zengine bir şey olmaz.

Yılmaz Güney'in "Boynu Bükük Öldüler" romanında ağanın tecavüzüne uğrayan ve bu yüzden dışlanan köylü kız.

Öffffff

*

Bu roman birkaç defa beyazperdeye aktarılmış. Dizi de yapılmıştı, izlemedim, hala devam ediyor mu bilmiyorum.

*

Deli Haceli, oturduğu rutubetli, kötü evden taşınıp kendisine köy meydanında güzel bir ev yapmak istiyor. Parasını da veriyor. 

Fakat evi yapacağı yer Bayram'ların evinin önü. Hem Bayram'ın manzarasını kapatacak hem de evinin atıkları Bayram'ın evinin bahçesine dolacak.

Bayram buna izin vermiyor.

Bayram, karısı Haçça, Bayram'ın annesi Irazca ve çocuklar Deli Haceli'ye düşman kesiliyor.

Haceli evin temelini kazdıkça Bayram ve ailesi temeli dolduruyor.

Haceli'ye köy meydanında ev yapması için izin veren Muhtar, olaylar büyüyünce arayı bulmak istiyor.

Bu arada bu muhtar puştun teki. Bayram'ı susturmak için dövdürüyor, ama "Ben yapmadım" diyor.

Haceli, ev için aldığı kerpiçlerin parçalandığını görünce Bayram'ın evine gidiyor öfkeyle. Evde o sırada Haçça var. Haceli, Haçça'yı dövüyor. Haçça hamile ve çocuğu düşüyor.

Haçça iki büklüm yatıyor. Bayram dayak yemiş yatıyor. Huzur falan kalmıyor evde. 

Köye gelen kaymakama derdini anlatıyor Irazca. Kaymakam eksik olmasın ondan yana oluyor, Muhtar'a ters davranıyor.

Ama kaymakam gidince gene bir başlarına kalakalıyorlar.

İşte burada köylünün adalete ulaşımının zorluğu çok fena vuruyor insanı. Zaten kıt kanaat geçinen insanlar. Üstte yok başta yok. Adliyeye gitmek bir dert. Hadi gittin, bir kere gitmekle çözülecek iş değil, kim bilir kaç defa gitmek gerekecek. Avukat tutması bir dert. Arzuhalciye dilekçe yazdırsan ayrı bir dert. Sonra bu mahkemenin keşfi olacak, bilirkişisi olacak, onların masrafı ayrı. Bu arada bağ bahçe var, ekin var bakmak gereken, mahkemede koştururken bunlarla kim ilgilenecek?

Dayaklar, düşen çocuk yanına kar mı kalsın yapanın, öbür yandan Haceli'ye de yazık. Adamcağız kuru bir evde oturmak istiyor, dünyanın masrafını yapmış. O da parasının peşinde. Halbuki en başta gidip yıkık evlerin yerine yapaydın ya. 

Kitabın adına gelince;

Bayram'ın babası zamanında bir yılan öldürmüş. Bu yılanlar da çok kinci olurmuş. O günden beri Bayram'ın ailesini takip edermiş yılanlar. Bayram'ın oğlu da bir yılan öldürünce yılanlar öc almak için Bayram'ın teyzesi Sultanca'yı sokmuşlar. 

Roman, oğlu ve gelinlerinin bir başına bıraktığı Sultanca'nın evinde yılan tarafından öldürülmesiyle son buluyor.

O esnada Bayram ve Irazca mahkemeye gidip gitmemeyi düşünüyorlardı. Bayram uzlaşmaya varır gibi oluyor ama Irazca kararlıydı.

*

Bu kitap bir ara "müstehcen kitap" sayılarak yasaklanmış. Müstehcen bulunan kısmı da şu: Haceli'nin karısı var, Fatma. Fatma, Bayram'a aşık, bunu da Irazca'ya söylüyor bir gün. Irazca da Haceli'ye düşman ya, Bayram'a Fatma'nın yanına gitmesini söylüyor. Bayram ile Fatma birlikte oluyorlar. Fatma da zaten istiyor bunu. Fatma, Bayram'ın ikinci karısı, hatta Haçça'nın hizmetçisi olmayı bile kabul edecek durumda. O kadar yılmış Haceli'den. Herhalde müstehcen bulunan kısım Bayram ile Fatma'nın, Haceli'nin kazdırdığı evin temelinde bir gece vakti sevişmeleri. Sonra bu ikisi bu durumu Haçça'dan saklıyorlar tabi. Kendi aralarında bir sır oluyor. Bayram'ın gönlü ufaktan Fatma'ya kayıyor. Haçça da yavrum, tek göz odada, çoluğun çocuğun kaynananın içinde ne kadar sevişilebilirse o kadar sevişiyor. Halbuki istiyor ki sevişirken kocasına bir şeyler söylesin, içinden geldiği gibi sesler çıkarsın.

*

Kitabın başında Fakir Baykurt'un kitap hakkındaki tartışmalara yanıtı da var. Özetle "Manyak mısınız?" diye soruyor. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder