9 Nisan 2016 Cumartesi

KÜÇÜK PEMBE MUTLULUK KİTABI




KÜÇÜK PEMBE MUTLULUK KİTABI

Nil Gün

2010

Kuraldışı Yayıncılık

3. Baskı - Aralık 2012

217 sayfa


Küçük, pembiş bir mutluluş kitabıy mıymışsın sen? Aman da mutluş mu yapacak mısın insanları? 

Bir çocuk kitabı sevimliliği, bir şekerlik görünümü var ama kitabın n'apayım?

*

Kitap, yazarın kendini "mutsuz değilim." diye tanımlayıp neden "mutluyum." diye tanımlamadığını fark etmesiyle başlıyor.

Aynı ben.

Ben de kendimi "yoo mutsuz değilim." diye tanımlıyorum. Ama "mutluyum." demeye de çok dilim gitmiyor. Dilim dönmüyor sanki.

Peki neden?

( Çünkü ebenden ötürü.)

Yazar çok iddialı bir giriş yazmış kitaba: "Bu kitaptan öğrendiklerini uyguladığında sadece birkaç dakikada kendini çok kötü hissediyorsan, daha iyi hissedeceğine garanti veririm." sf.19 diyor. 

Hadi bakalım.

*

İş ve para kazanma mevzularından giriyor.

"Para kazanmak için insanın sevmediği işleri yaparak kendisini cezalandırması, sevdiği işi yaparak para kazanacağına inanmaması galiba kültürel bir şey." sf.11
Amerika'da da bulunmuş, böyle bir gözlemi varmış.

Mutlu insanların zihinlerinde iş eğlence ayrımı yokmuş. Çünkü zaten yaptığı işten zevk alırmış. Abraham Maslow öyle demiş.

Mutluluk kendiliğinden gelmezmiş. Emek lazımmış, emek. 

"Herkes mutlu olmak istediğini söylüyor. Ama çok az kişi bunun için çaba gösteriyor. Mutluluk bir kendin olmak çalışmasıdır. Kendin olmanın ürünüdür mutluluk. Kendin olmak doğrultusunda yaptığın her çalışma, attığın her adım gittikçe seni daha mutlu bir insana dönüştürecektir." sf.217

Ay hadi inş

"İstediğin şeyi elde edemiyorsan, o şey ya yoktur ya da gerçekten istemiyorsundur." sf. 12
İste ve inan, ama çok inan, diyor.

Mutluluk öyle evim olsun, işim olsun, aşık olayım... mutlu olurum, gibi bir durum değilmiş. Bunlar dış etkenli, geçici mutluluklarmış. 

Mutluluk nerede?

Bunu hepimiz biliyoruz, evet "İÇİMİZDEEEEE \O/

"Mutluluk içinde başlar, çünkü mutluluk içten, özden verebilme yetisini kazanmakla başlar. İnsanların çoğu neden mutsuz, en azından mutlu değil? Vermeden almayı ya da önce alıp sonra vermeyi düşündükleri için." sf.51

Neye ihtiyacın varsa onu ver, diyor. "Sevgiye ihtiyacın varsa sevgini ver. Paraya ihtiyacın varsa paranı ver. Zamana ihtiyacın varsa zamanını ver. Dostluğa ihtiyacın varsa dostluğunu ver. Neşeye ihtiyacın varsa neşeni ver." sf.55

"Evrensel yasa" gereği bunlar sonra sana dönecekmiş. 


Kendini mutlu hissetmeyen insanın ağırlıklı olarak yaşadığı kendini yetersiz, önemsiz, değersiz hissetme, sevildiğini hissedememe, sevememe, acizlik... gibi olumsuz duyguların enerjisi düşükmüş, o yüzden de bedenimizin enerji ihtiyacına yetişemezmiş. "İçimden hiçbir şey yapmak gelmiyor"un sebebi buymuş.

Bunun aksine sevecenlik, neşe, cömertlik, sevdiğini ve sevildiğini hissetme gibi olumlu duygular frekansı yüksek olduğundan bu yüksek frekans vücudumuzda dolaşırken bizi de enerjik ve canlı kılarmış.

Düşünce de bir enerjiymiş ve düşüncemizi neye odaklarsak onu önce enerji olarak hisseder, sonra da deneyim olarak yaşarmışız. "Bu deneyime uygun olayları, insanları, koşulları yaydığın enerji doğrultusunda yaşamına mıknatıs gibi çekersin." sf.32

O zaman "Bütün manyaklar da beni bulur." derken, aslında manyağın önde gideni bizmişiz, anladığım kadarıyla.

"Neye odaklanırsan onu görürsün."  sf.178

"Hayatında olumsuzluklara odaklanırsan, bir süre sonra sadece olumsuzlukları görmeye başlarsın. Hayatın boktan olduğuna karar verirsen, bu düşünceni destekleyecek kanıtı her yerde görmeye başlarsın. Hayatın güzelliklerine odaklanırsan, bu düşünceni destekleyecek kanıtları da her yerde görürsün." 

Olumlu, olumsuz bütün duyguları yaşa ama kararında yaşa, abarma, diyor.

"Kendini mutsuz hissettiğin anlarda kendine mutsuzluk izni verecek kadar rahat ol. Mutluluğun değerini anlayabilmek için bazen böyle anlara ihtiyaç duyabilirsin. Bu izin bazen birkaç saat, bazen daha uzun olabilir. Ama üç günü asla geçirme. Baştan tayin ettiğin zaman dilimi içinde kendine hüzün izni ver. Çoğu kez, hüzün zamanı dolmadan mutsuz duygulardan sıyrıldığını hissedeceksin." sf. 80

Sürekli şen şakrak olma hali değil mutluluk. "Olumsuzlukları gerçekçi bir gözle görebilmek, bu engelleri aşabileceğine yürekten inanmak ve aşabilme gücünü içinde hissedebilmek."


Kendindeki sorunları tespit edip çözeceksin. Bu sorunları tespit etmek için şu soruları sor diyor kendine:

- Bir başkası olsaydın kendinle iş ortaklığına girer miydin?

- Kendini arkadaş olarak, güvenilir bir dost olarak seçer miydin?

- Karşı cinsten biri olsaydın, şimdiki kendini eş olarak seçer miydin?

Bunlara cevabın evetse, tamam sen geç, sorun yok. (Ben de kendimi üç evetle uğurluyorum. Beğenmeyen küçük oğluna almasın.)

Hayırsa da neden hayır? Tek tek yaz mesela, üzerine düşün.

Değiştirmek elimizdeymiş. Bakış açısı meselesi diyor bu tarz kitapların hepsi. Bilinçaltına bu yönde komutlar gönderirsek bu iş tamam.

Hatta bir deney yapılmış. 





Mutluluk için bir de timüs salgı bezi varmış. Onu şöyle harekete geçirebiliyormuşuz. 





Bunun dışında düzgün nefes al (tercihen karnından, nefes alıp verdiğinde göğsün değil de karnın şişsin) düzgün beslen. (et yiyorsan mesela hayvanlar boğazlanırken bedeninde salgılanan hormonlar eti tüketince bizim bedenimize geçermiş ve ben sanmıyorum ki boğazlanırken hayvanlar güzel hormonlar salgılasın.) 

Kitabın vaat ettiği küçük pembiş mutluluşu ben aldım açıkçası


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder