20 Nisan 2016 Çarşamba

ÖMRÜMDEN UZUN İDEALLERİM VAR




ÖMRÜMDEN UZUN İDEALLERİM VAR

Suna Kıraç

2006

Suna ve İnan Kıraç Vakfı Yayını

Yayına Hazırlayan: Rıdvan Akar

326 sayfa


Suna Kıraç, Vehbi Koç'un kızı.

Hayatını Koç Holding'e adamış desem herhalde abartmış olmam. Muazzam aktif bir iş yaşamı olmuş. 

Koç Holding, şimdinin yeni zenginlerinin aksine rabbena hep bana diyen bir grup değil. 

Şunlar mesela Suna Kıraç'ın büyük emek verdiği işlerden bir kısmı:

Türk Eğitim Vakfı

Atatürk Kütüphanesi

Divan Hotel

Amerikan Hastanesi

Koç Üniversitesi

Pera Müzesi

İstanbul Araştırmaları Enstitüsü

Özellikle kütüphane ve üniversite konusunda bürokrasi ile çok uğraşmışlar. Belediye başkanları kanırtmış resmen.

Pes edilecek gibi olunduğu anlarda Suna Kıraç devreye girip aileyi ikna etmiş hep.

*

Kitabın ilk bölümü Suna Kıraç'ın kaleminden anlatılıyor. 

Ailesi erkek çocuk bekliyormuş. Suna'nın doğumu biraz hayal kırıklığı olmuş.("hayal kırıklığı" kendi ifadesi.) İhmal edilmiş bir çocukluk geçirdiğini söylüyor. Çocukluğundan beri olgun bir kişiliğe sahip olmuş.

Vehbi Koç'un bir sağ kolu yokmuş. Ama yakınları diyor ki bir sağ kolu olsaydı Suna Kıraç olurdu. O denli yakın ve ilgiliymiş holdingin işleriyle.

Holding çalışanlarına gönderdiği yazılar da yer alıyor kitapta. Gördüğü en ufak aksaklığı da güzelliği de gözden kaçırmamış, ilgili uyarı ve tebriklerde bulunmuş.

Holding çalışanlarından İnan Kıraç ile evlenmiş. Karşılıklı sevgi, saygı, anlayış çerçevesinde gelişen şahane bir evlilikleri olmuş.

Bir kız çocuğu evlat edinmişler. Adı İpek.

Suna Kıraç ALS hastası olduğunda kızı sayesinde yaşama tutunmuş.

Hayatı boyunca çalışan Suna Kıraç, bu hastalığını öğrendikten sonra "elden ayaktan düşme" endişesi yüzünden hayatından vazgeçmiş. Eşine de bu isteğini iletmiş. Fişini çeksin istemiş.

Ama bu kolay yerine getirilebilecek bir istek değil tabi. Eşi de nitekim yerine getirmiyor.

Kızları İpek, annesine ihtiyacını olduğunu söyleyince Suna Kıraç ikna oluyor. 

Hayata tutunuyor.

Konuşamıyor, yürüyemiyor, ellerini kullanamıyor, sadece gözleriyle iletişim kuruyor. 

*

Çalışma hayatı gerçekten çok yoğun. Okurken yoruldum. "Babanın işi mi sanki?" de diyemiyor insan tabi.

Yalnız ortaya çıkan eserlere bakınca... Kütüphaneler, müzeler, eğitim kurumları...Kendisinden on tane daha olsa şimdiye Mars'taydık.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder