15 Mayıs 2016 Pazar

KARA KİTAP



KARA KİTAP

Orhan Pamuk

1990

Yapı Kredi Yayınları

5. Baskı - Şubat 2016

476 sayfa


Ay çok zor okudum ben bunu. Hazmı zor ve yorucu bir kitap. Bittiğinde yoruldum ve zaten okurken de "Bit artık, lütfen bit." diye inledim. Beni yoran bitemeyesice uzun cümlelerdi. Bu açıdan çok kalabalık bir kitap. İnsan kalabalığı değil, kelime kalabalığı. Şişiriyor beni bu kalabalık, yoruyor.

Kitabın sonunda Orhan Pamuk'un 2013'te yazdığı sonsözü var. 1990'da kitap yayınlanırken insanların anlamayacağından tedirginmiş;

"Yazdığım bütün o sayfaların ne beni ne okuyucuyu kitabın kendi karmaşıklığından başka hiçbir yere götürmediğini korkuyla hissederdim.(...) Büyük bir şey yazma isteğiyle muğlaklık ve belirsizlik arasında gidip geliyormuşum gibi gözükürdü." 

demiş. 

Kendisi de farkında yani kitabının sıradan bir okuyucunun gözünde nasıl değerlendirilebileceğinin.

Yalnız şu komik, bir İngiliz eleştirmen bu kitap için böyle sıkıcı bir kitabı yalnız Fransızlar sevip okur, İsveçliler de ünlü ödüllerini verir, demiş. Gerçekten de kitap en çok Fransa'da sevilmiş ve Nobel jüri başkanı da en çok bu romandan etkilendiklerini söylemiş. Ahaha.

Kitabın konusu kabaca şöyle;

Galip, karısı Rüya'nın kendisini terk etmesi üzerine onu aramaya başlar. Bu arayışında ünlü bir gazeteci olan akrabası Celal'in köşe yazılarından faydalanır. Çünkü Celal de ortadan kaybolmuştur ve üvey kardeş olan Rüya ile Celal'in birlikte olduğunu düşünür. Celal'e ulaşırsa Rüya'ya da ulaşacaktır. Bu çerçevede bir Galip'in araştırmalarını, bir Celal'in tarihi, ailevi, toplumsal, güncel... çeşitli konulardaki yazılarını okuruz. 

Bu yazılardan en ilgimi çeken Mevlana'lı kısım. Mevlana ve Şems arasındaki münasebetin düpedüz cinsel bir ilişki olduğunu, Mevlana'nın kendisine ulvilik katmak için Şems'i öldürdüğünü... vs yazmış. Elif Şafak bu durumu nasıl karşıladı acaba o dönem? Gerçi Elif Şafak'ın Mevlana aşkı daha sonra türedi sanırım. 

(Açıkçası Mevlana'ya karşı mesafeliyim. Dünya işlerinden elini eteğini çekip yaşamak tasvip edebileceğim bir şey değil. Yiyorsa dünya işleriyle meşgul olup Allah'ı düşün. Üstelik erkek erkeğe bir yere kapanıp, para getirici hiçbir iş yapmadan dilenerek yaşamanın saygı duyulur bir yanını göremiyorum.)

Romanın sonunda;

Celal de Rüya da öldürülüyor. Celal, gazeteci ya, sözde bazılarının hassasiyetlerine dokunan yazıları yüzünden öldürülmüş. O sırada Rüya da yanındaymış, ona da kurşun denk gelmiş.

Ben Celal'in gazeteciliğinde öyle bir Abdi İpekçi'lik, Uğur Mumcu'luk göremedim. Olsa olsa Ertuğrul Özkök gibi bir şey.

Anlamadığım;

Galip ve Rüya, amca çocukları. Rüya, Galip'te ne bulmuş da evlenmiş? Galip, Rüya'ya aşıkmış, onu anladık. Rüya ne hissediyormuş, buna dair bir şey göremedim.

Rüya'nın Galip'i niye terk ettiğini de anlamadım. 

Rüya ve Celal'in nereye ve neden kaybolduğunu da anlamadım.

Anlamak için hiiiiç bir daha okuyacak mecalim ve isteğim de yok. Bunları anlamamış olarak da hayatıma devam edebilirim.

"Kara Kitap'ın Sırları" diye buna ek bir kitap var. Meraklısı için 2013'te çıkmış. (Ay yok ben almayayım, teşekkürler.)



2 yorum:

  1. Bir kitap yazısına bu kadar güldüğümü hatırlamıyorum :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :) Sevindim. Hep gülün, ne güzel bir şey.

      Sil