27 Haziran 2016 Pazartesi

MASUMİYET MÜZESİ






MASUMİYET MÜZESİ

Orhan Pamuk

İletişim Yayınları

2008

1. Baskı - Eylül 2008

592 sayfa



Kemal, sevgilisi Sibel'i başka bir kadınla aldatır. Bu kadın Kemal'in uzak akrabası Füsun'dur. Kemal ile Sibel ayrıldıktan sonra Kemal, izini kaybettiren Füsun'u arar. Bulduğunda Füsun evlidir. Kemal yıllarca (7-8 yıl) Füsun'un annesi, babası ve kocasıyla yaşadığı eve ziyarete gider misafir sıfatıyla. Adeta aileden biri gibi olmuştur. Sonunda Füsun da kocasından ayrılır. Nihayet Kemal ile Füsun kavuşup evlenecekler derken Füsun araba kazasında ölür. 

Hikaye kabaca böyle.

İçine giriyorum yavaş yavaş.

Başlarda çok öfkelenerek okudum ben bu kitabı. Kemal'in sevgilisini aldatması cinlerimi tepeme çıkardı. (Sadakat konusunda hassasım.) Kemal, başka bir kadına aşık olduğu halde Sibel'le bir de nişanlanıyor. Nişan gününün sabahı Füsun'la sevişiyorlar. Sonra gidiyor Sibel'le nişanlanıyor. Nişana Füsun ve ailesi de geliyor. Kemal, nişanlısıyla dans ediyor ama aklında Füsun.

ŞEREFSİZLİK.

Bunu tartışmak bile söz konusu değil.

Onurlu bir adamın yapmayacağı bir şey. Adam ol, Sibel'den ayrıl, Füsun'la aşkını yaşa.

Füsun da Kemal'in sevgilisi olduğunu bile bile Kemal'in evine gidiyor. Bu açıdan Füsun da az değil ama Kemal 30 yaşında, Füsun 18. Böyle bakınca kabahatin büyüğü Kemal'de. Daha akıllı ve olgun davranmalıydı.

Neymiş efendim, aşıkmış. Göt herif. Aşıksan git aşkınla yaşa. Sibel'i niye aldatıyorsun, HAYVAN.

Bir yanda güzel, akıllı, kültürlü karısı olacak, bir yanda da genç, çekici metresi. PİS.

Kendi ifadesiyle şöyle açıklıyor bu durumu:

"Allah'ın bazı özel kullarına, babamlara, amcamlara ancak elli yaşlarında ve büyük eziyetlerden sonra birazcık bağışladığı ahlak dışı erkek mutluluğunu; yani bir yandan eğitimi, kültürü uygun, aklı başında ve güzel bir kadınla mutlu bir aile hayatını bütün zevkleriyle paylaşırken, diğer yandan güzel, çekici ve vahşi bir kızla gizli ve derin bir aşk ilişkisini yaşayabilme talihini, bana daha otuz yaşındayken ve çok da bir acı çekmeden neredeyse karşılıksız olarak bağışladığı..." sf.133

"Ahlak dışı erkek mutluluğu"!

Geber e mi? GEBER.

Ne yardan geçerim ne serden, diyor yani tıynetsiz.

Sibel'i bırakıp Füsun'a gidemiyor. Çünkü Sibel sosyal ve kültürel anlamda dengi. Ama Füsun lise mezunu, üniversite sınavını kazanamayan, tezgahtar, fakir bir kız. Kendi camiası içine Füsun'la çıkmaya çekiniyor. Böyle bok bir herif.

Kemal'e bu parçalarcasına hıncım, gerçekleri Sibel'e anlattığı an biraz yatıştı.

Ama Sibel, Kemal'in Füsun'a olan aşkını bir çeşit hastalık gibi gördü. Geçici bir şey sandı, onu iyileştirmeye, teselli etmeye çalıştı. 

O an Sibel'den de iğrendim.

Düşünsene, nişanlın aşk acısı çekiyor, sen de onu teselli etmeye çalışıyorsun.

KUSMUK.

Bu arada Kemal, hâlâ Sibel'den kopamıyor.

Evlilik öncesi cinsel ilişki yaşamışlar. Bu lafı edilmemesi gereken bir şey aslında ama hikaye 1970'ler İstanbul'unda geçiyor. Her ne kadar sosyete insanları olsalar da yani bu mevzuları aşmış olmaları beklense de bekaret hâlâ önemli bir konu. Ve insanların başka işi gücü yok, kim kimle yatmış, onu konuşuyorlar.

Kemal ile Sibel'in yattığı da biliniyor. Kemal, Sibel'e Füsun meselesini anlatınca ikisi birlikte gözlerden uzak bir yalıya geçiyorlar. Sevişemiyorlar ama baş başa olmaları bu dedikoduları doğuruyor.

Sibel, sonunda akıllanıp Kemal'in düzelmeyeceğini anlıyor.

Sitem ediyor Kemal'e:

"Madem ondan kopamayacaktın, niye nişanlandık ve sonra nişanı niye hemen bozmadın?..Sonuç bu olacaksa niye yalıya taşındık, niye davetler verip herkesin önünde, bu ülkede, evlenmeden önce evli çiftler gibi yaşadık?" sf.246

Ha? Cevap ver it herif.

Dur, ona da Sibel cevap versin:

"Yoksul ve hırslı bir kız olduğu için onunla böyle kolay bir ilişki kurabildin...Tezgahtar olmasaydı, belki de kimselerden utanmaz, onunla evlenirdin... Seni hasta eden şeyler bunlar işte... Onunla evlenememek, o kadar cesur olamamak." sf.242

Korkak Kemal.

Sibel, nişanı atıyor nihayet. Çok sonra ortak arkadaşları Zaim ile evleniyor. Oh mis.

Kemal hıyarı da fellik fellik Füsun'u arıyor.

Füsun sırra kadem basmış.

Füsun'un arkadaşı Ceyda'ya sorarak Füsun'a ulaşmaya çalışıyor ama Ceyda adres vermiyor. Ceyda aracılığıyla mektuplar yazıyor, cevap alamıyor.

En sonunda bir gün Füsun'dan cevap geliyor. Eve yemeğe davet ediyor.

Kemal, Füsun'u ailesinden isteyecek, evlenecekler. Bu planla gidiyor Füsun'ların evine. Ancak oraya gidince Füsun'un evlendiğini öğreniyor. 

Füsun'un kocası Feridun, yönetmen. Ama pek başarılı olduğu söylenemez. Esasen Feridun, çekeceği filmin bütçesi için Kemal'den yardım istiyor. Füsun'un da oyuncu olma isteği var. Karı koca Kemal'den açıkça maddi yardım istiyorlar.

Kemal, üzülüyor tabii. Aşağılandığını düşünüyor.

Ama onlarla görüşmeyi kesmiyor. Sık sık onların evine ziyarete gidiyor. Aileden biriymiş gibi oturuyor. Çay, çekirdek eşliğinde televizyon seyrediyorlar, Füsun'un babasıyla muhabbet ediyor ülke gündemiyle ilgili. Bu tuhaflık 7-8 yıl sürüyor. 

Bu zaman zarfında Füsun'u uzaktan sevmeye devam eden Kemal, Füsun'a dair eşyalar toplamaya başlıyor. İçtiği sigara izmaritleri, tarakları, tokaları, biblolar, rujlar...

Füsun ve kocasıyla sinemalara da gidiyor Kemal. Sinema dünyasıyla da tanışıyor. Ama bu dünyaya Füsun'un girmesini istemiyorlar. Çirkin şeyler dönüyor çünkü.

Feridun, Füsun'u aldatınca Füsun ile Feridun boşanıyorlar.

Artık Kemal ve Füsun'un evlenmesinin önünde bir engel kalmadı.

Füsun, evlenmeden önce Paris'e gitmek istiyor. Beraber oldukları bir gecenin sonunda Füsun arabayı kullanmak istiyor. Arabayla göz göre göre ağaca vuruyor. Düpedüz intihar ediyor. 

Kazadan sağ kurtulan Kemal, Füsun'u hiç unutamıyor. 

Ondan topladığı eşyaları sergilemek için müze müze gezip fikir topluyor. Sonra tüm olanları, yazar tanıdığı Orhan'a anlatıyor.

*

Orhan Pamuk da bu hayali karakterle oluşturduğu kurgu için müze kuruyor.

Delilik bu.

Sanki Kemal ve Füsun varmış gibi, sanki onlar yaşamış gibi bir ev tutuyor, sanki onlar kullanmış gibi eşyalar sergiliyor.

Bu deliliği yerinde gidip gördüğümde etkilenmekten kendimi alamadım. Nasıl olmuş da gerçekten yaşanmışlık sinmiş o eve ve eşyalara, aklım almadı.

Kemal, Füsun'ların evine her gittiğinde kalkamamaktan yakınıyordu. Sanki bir şey onu orada tutuyormuş gibi oluyormuş. O his oldu bana da müzede. Çıkamadım bir türlü.

Her eşyanın bir anlamı var. Bakmalara doyamadım.

İstiklal Caddesi'ne Tünel'den girip Meydan tarafına doğru yürürseniz sağda bu tabelayı göreceksiniz.


Sonra bu tabelayı

Ve kara göründü.


Füsun'un içtiği sigaraların izmaritleri. Koca bir duvarı kaplayacak kadar çoklar. Altlarında notlar da var. 




Kitap bu cümleyle başlıyor. Kemal, Füsun'la sevişmesinden bahsediyor en mutlu anım diye.




Sibel, mağazada bir çanta beğeniyor. Ertesi gün Kemal, Sibel'in beğendiği çantayı almak üzere o mağazaya gidiyor. Fusun da o mağazada tezgahtar. Böylece tanışmış oluyor Kemal ve Füsun. Bu çanta o çanta.

Füsun, güzellik yarışmasına katılmış ama kazanamamış. Bazı hileler dönmüş yarışmada.




Kemal'in şirketinin adı SAT-SAT. Burada SAT-SAT çalışanlarının fotoğraf ve bilgileri var.

Kemal'in arkadaşı Zaim, Meltem Gazozları'nın sahibi. Bir dönem reklamlarında oynattığı Alman manken sayesinde epey meşhur olan marka, zamanla Coca-Cola'ya yenik düşüyor.




O dönemde kadınlar eğer ünlü bir şarkıcı değilse ancak bu şekilde yer alırmış gazetelerde. Tecavüze uğramış, iğfal edilmiş kadın haberleri arasında, gözleri bantlanmış olarak.

Kemal'in babası da karısını aldatmış. Babadan oğula nesil bunlar. Babası, metresine bu inci küpeleri almış ama verememiş. Kadın ölmüş çünkü. Sonra Kemal de Füsun'a veriyor bu küpeleri.



Kemal, Füsun'u aradığı dönemde bir kitapta aşk acısının organlarımıza nasıl yansıdığına dair bir yazı okuyor. O yazı ve aşk acısının organlarımıza etkisini gösteren görsel. (Müze satış mağazasında bunun  posteri de var.)




Kemal, Füsun'u unutmak için İstanbul'un onu hatırlatacak sokaklarına girmemeye karar veriyor. Bunun için bir harita hazırlıyor. O harita bu.





Füsun'un kanaryası var. O kanaryanın kafesi.


Füsun'un elbisesi





Füsun'ların evinde radyo ve televizyonun üstünde duran köpek bibloları. Kemal bu bibloları alıp alıp duruyor. Sonra yerine yenilerini getiriyor, sonra onları da alıyor. (Müze satış mağazasında bunlardan satılıyor olsa alırdım.)




Füsun'ların evinde sık sık ayarlamak gereken bir saat var. Füsun'un babası çok takılıyor buna.



Füsun'un annesinin kullandığı ayva rendesi. Sokağa çıkma yasağının olduğu bir gece Kemal, polis tarafından çevriliyor. Bu rendeye de el koyuyor polis. Kemal rica minnet geri alıyor.




Füsun'un odası. Bisiklet, çocukken Kemal'in kullandığı bisikletmiş. Sonra Kemal'in  annesi, Füsun'a vermiş. Zengin çocuktan arta kalanı kullanan fakir akraba olarak. (Bu görselin magnetini aldım müze dükkanından hatıra olarak.)



*
İşte tüm bunlar delilik değil de ne? Nasıl olur da bu oradan buradan toplama şeylere yaşanmışlık atfedebiliyoruz? 

Bilemiyorum ama mükemmel bir duyguydu. Tam da romanı bitirdikten sonra sıcağı sıcağına gittim, çok etkilendim. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder