18 Eylül 2016 Pazar

TESPİH AĞACININ GÖLGESİNDE



TESPİH AĞACININ GÖLGESİNDE

(Go Set a Watchman)

Harper Lee

Sel Yayıncılık

Birinci Baskı - Kasım 2015

Türkçesi: Püren Özgören

239 sayfa



20 yıl sonrası.

Scout büyümüş, çocukluğunun geçtiği küçük kasabadan ayrılmış, New York'a gitmiş.

Döndüğünde çocukluğuna ve o dünyaya yabancılaşmış buluyor kendisini.

Özellikle babası.

Yıllar önce zencileri savunan adam gitmiş, onlara düşman olan faşist bir adam gelmiş.

Erkek arkadaşı da öyle.

Gerçi erkek arkadaşına aşık değil, onunla evlenmeyi düşünmüyordu ama bu fikir ayrılığı duygularını netleştiriyor.

Babasına, erkek arkadaşına, amcasına, halasına... herkese hayret ediyor. Geçmişi ve bugünü karşılaştırıyor.

Öfkeleniyor onlara.

Ama babasına uzun süre öfkeli kalması mümkün değil.

Babası kendince anlatıyor olanları. Barışıyorlar.

*

Bülbülü Öldürmek, Scout'un ağzından yazılmıştı.

Tespih Ağacının Gölgesinde ise bir anlatıcı tarafından anlatılıyor. Keşke bu da kızın ağzından yazılmış olsaydı. Daha samimi olurdu o zaman. Böyle biraz soğuk gibi. 

BÜLBÜLÜ ÖLDÜRMEK


BÜLBÜLÜ ÖLDÜRMEK

(To Kill A Mockingbird)

Harper Lee

1960

Altın Kitaplar Yayınevi

6. Basım - Ekim 2012

Türkçesi: Özay Süsoy

319 sayfa



Yazar bunun devamı niteliğinde "Tespih Ağacının Gölgesinde"diye bir kitap yazdı. Aldım onu, biraz okudum, ama devam edemedim. Çünkü ilk kitabı çok hatırlayamadığımı fark ettiğim için  anlamakta zorlandım.

Bu yüzden Bülbülü Öldürmek'i tekrar elime aldım.

8 yaşındaki Scout'un ağzından yaşadığı çevre, çocukluk yılları, avukat olan babasının bir zenciyi savunması ve bu yüzden çok tepki çekmesini okudum tekrar.

1930'lar Amerika'sında geçiyor hikaye.

Siyahların beyazlarla karşı karşıya olduğu bir mahkemede, siyahların kazandığı görülmüş şey değil.
Scout'un babası Atticus, bunu bildiği halde bir siyahın savunmasını üstleniyor. 

Bir tecavüz davası. Siyah adamın beyaz kadına tecavüz ettiği iddiası var. Deliller bunun doğru olmadığını gösteriyor ama jüri yine de siyah adamı beraat ettirmiyor.

Scout ve ağabeyi Jem, babalarıyla gurur duyuyor.

Bu arada mahallelerindeki komşuluk ilişkileri, çocukların yaşamını da okuyoruz bir yandan.

*

Kitap 1961'de Pulitzer ödülü kazanmış.

1962'de film yapılmış ve Oscar ödülü kazanmış. 

*

Kitabın adı şuradan geliyor: Scout'un ağabeyi Jem, yaşıtı oğlan çocuklarının yaptığı gibi kuşları avlıyor. Babası ona şu tavsiyede bulunuyor: "İstediğin kadar kuş avlayabilirsin ama, sakın bülbüle dokunma. Zararsız olanları öldürmenin günah olduğunu aklından çıkarma." sf.113

Atticus'un üstlendiği davada tecavüze uğradığı iddia edilen kızın babasının yalancı olduğu ortaya çıkıyor ve adam bu yüzden Atticus ve çocuklarına kin besliyor. 

Bir gece çocukları öldürmeye yelteniyor ama kendisi ölüyor. Ya kendi bıçağının üzerine düşüyor ya da Jem onu bıçaklıyor. Burası net değil. Ama şerif olayı kendi kendisine bıçağın üzerine düştü diyerek kapatıyor. Çünkü aksi durum, yani Jem'in suçlanması, Scout'un dediği gibi "Bülbülü öldürmek gibi bir şey olurdu." sf.314

BOĞULMAMAK İÇİN


BOĞULMAMAK İÇİN

(Coming Up For Air)

George Orwell

Can Sanat Yayınları

5. Basım - Mart 2016

İngilizce aslından çeviren: Suat Ertüzün

254 sayfa


George Bowling, hayatının tekdüzeliğinden bunalıp çocukluğunun geçtiği yerlere gider. Geçmiş anıları canlanır gözünde. Özellikle balık tutmaya dair olanlar. En mutlu olduğu zamanların balık tuttuğu çocukluk dönemleri olduğunu düşünür.


sf.91


Savaş çıkınca işler değişmiş. Savaşa katılmış o da. 

"Orduya neden katılmıştım? Ya da zorunlu askerlik başlamadan önce benim gibi bir milyon ahmak neden katılmıştı? Biraz eğlence olsun diye, biraz da canım vatanım İngiltere, İngilizler asla boyun eğmez ve buna benzer teranelerden." sf.126

Her yerde aynı "teraneler" demek ki.

İşin ilginci, koskoca İngiltere de savaşta bazı askerleri ve güçleri atıl kullanmış. Bazı askerler, bulundukları görevin işe yaramaz olduğunu ve hatta unutulduklarını düşünmüş. Ve savaş sonrasında yeterli destek görememişler. 

*

Çocukluğunun geçtiği yerlere gitmek ve geçmişi düşünmek için karısına iş seyahatine çıkıyorum diyerek yalan söylemiştir. Çünkü gerçeği söylese karısının anlamayacağını düşünür.

Karısı, George'un yalan söylediğini, iş için gitmediğini anlar. Kendisini aldattığını düşünür.

Daha önce de zaman zaman böyle düşünüp George'u darlamış.

George şimdi gerçekten ne yaptığını anlatıp onu inandırmaya mı çalışsa, yoksa bıraksa mı ne istiyorsa öyle düşünsün.

Evet ikincisini yapacak. Bir kadınla olduğu konusunda fikrini değiştirmekle uğraşmayıp sonucuna katlanacak.

*

Keyifle okudum.

Günlük okuyormuş gibi samimi ve gerçek buldum. 

George'un yaşadığı boğulma hissini anladım. Ama bunu halletmek için çocukluğa inmek ne kadar faydalı bilemiyorum. Sadece çocukluktaki geleceği düşünmeme rahatlığı özlenebilir, onun dışında özlenecek ne var ki? 

MUTLULUK LABİRENTİ



MUTLULUK LABİRENTİ

Alex Rovira - Francesc Miralles

2007

Literatür Yayıncılık 

Birinci Basım - Mart 2010

Çevrien: Ayşegül Yurdaçalış

197 sayfa


Ariadna, işten kovulmuş, intihar etmek üzere ormana dalmış.

Ormanda bir takım mistik olaylarla karşılaşmış.

Çeşitli kapılar, yollar, evler, dükkanlar.

Buralardan geçmesi için bazı sorulara cevap vermesi gerekiyormuş.

Sen kimsin?

Nereden geliyorsun?

Nereye gidiyorsun?

gibi.

Doğru cevaplar şunlarmış:

Olmayı seçtiğim şeyim.

Kendimden geliyorum.

Kendime gidiyorum.

*
Kitabın arka kapağında "zekice ve aynı zamanda naif fantezi" yazıyor. 

Zekice mi?

Belki de kimisi için öyledir.

MİLYONER OLMAK İSTER MİSİNİZ?


MİLYONER OLMAK İSTER MİSİNİZ?

Aydın Belet

Akis Kitap

1.Baskı - Mart 2009

95 sayfa


2010'da alıp kenara atmışım bu kitabı. Halbuki o zaman okusaydım şimdiye belki milyonerdim.

*

Kitapta paraya, zenginliğe ve çok çalışmaya dair özlü sözlerle zenginlerden (Bill Gates, Donald Trump, Sakıp Sabancı...) tavsiyeler var.

Zenginlerin zengin olma hikayeleri yer alıyor bir de. Küçük bir dükkanla başlamış da sonra mağazalar zinciri olmuş falan.

Bir de inanırsan şeyaparsın onu diyor, başarırsın.


ALLAHA ISMARLADIK



ALLAHA ISMARLADIK

Esat Mahmut Karakurt

192?

İnkılap ve Aka Kitabevleri

Onüçüncü basım - 1980

240 sayfa


İngiliz işgali altındaki İstanbul'da subay İzzet, milli mücadeleye destek vermektedir. 

Bu uğurda milli mücadele karşıtı olan eniştesini öldürür. Hatta sonra ablasını da. 

*

O sırada İstanbul'da görevli bir İngiliz subayın kızı olan Beti'ye aşık olur. Beti de ona.

Ama sonuçta düşmanlar.

Hatta İzzet, İngilizler tarafından kaçırılan Türk askerleri kurtarmak için Beti'yi kaçırır.

*

Beti, her şeye rağmen İzzet'ten ayrılmaz. İzzet, ben bir İngiliz kızını mesut edemem diye Beti'yi yollamaya çalışır. Ama Beti gitmez. Çünkü "Bir genç kadın için meğer dünyada en güzel şey, erkeğinin hakimiyeti altında yaşamakmış."

*

Kitapta Beti mesela "good morning" diyor. Onun Türkçesi parantez içinde "sabahlar hayrolsun"
"Good bye", parantez içinde "Allahaısmarladık"

Allahaısmarladık, Beti'nin öğrendiği ilk Türkçe sözcük. Buna ayrılık içeriği nedeniyle mistik bir anlam yüklüyor Beti. 

Ama sonu mutlu bitiyor. Çocukları bile oluyor.





VAHŞİ BİR KIZ SEVDİM




VAHŞİ BİR KIZ SEVDİM

Esat Mahmut Karakurt

1926

İnkılap ve Aka Kitabevleri

On ikinci basılış - 1980

48 sayfa


Bir Türk askeri düşman olduğu Bulgarlardan bir kıza aşık olur. 

Bulgar kız da savaşçı bir kişilik. Türkleri boğazlıyor, bıçaklıyor. Vahşiliği oradan. Ama bizim Türk askere aşık oluyor. Bulgarların planlarını bu askere anlatıyor. Sonra fark edilip vatan haini diye öldürülüyor kız. Bizim asker de meczup oluyor.

:)

Filmi de varmış: