3 Ocak 2017 Salı

AMOK KOŞUCUSU

AMOK KOŞUCUSU

(der Amoklaufer)

Stefan Zweig

1922

Almanca aslından çeviren: Nafer Ermiş

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

1. Basım - Aralık 2016

60 sayfa


Hindistan'da doktorluk yapmakta olan adam, muayenehanesine gelen Avrupalı bir beyaz kadını görünce sapıtır.

Bu sapıtma haline "amok" deniyormuş:

"Amok şöyle bir şey: Bir Malezyalı, son derece sade, son derece iyiliksever bir insan, içkisini içiyor... orada öylece oturuyor, duygusuz, umursamaz, donuk... ve birden ayağa fırlıyor, hançerini kapıyor ve sokağa koşuyor... dosdoğru koşuyor, hep dosdoğru... nereye olduğunu bilmeden. Yolda karşısına ne çıkarsa çıksın, insan, hayvan, hançeriyle vurup yere seriyor ve kan sarhoşluğu onu daha da öfkelendiriyor..." sf.31

Doktor da kendisini, gizli bir şekilde kürtaj yaptırmak için gelen bu kadını gördükten sonra Amok koşucusuna benzetiyor.

Bu kendinden emin, kendine güvenen, güçlü, sağlam, kibirli kadın karşısında tek istediği onunla yatmak oluyor.

Kendi tabiriyle:

"Şehvet değildi, azgınlık değildi, cinsellik değildi... sadece bir kibrin efendisi olma hırsıydı... Bir erkek olarak efendi." sf. 25

Bu isteğini kadına da söylüyor. 

Kadın kabul etmiyor ve gidiyor.

Kadın, kimsenin bilmesini istemediği kürtajını merdiven altı bir yerde yaptırmaya çalışıyor.

Bunu öğrenen doktor, kadını oradan çıkartıyor ama çok geç. Kadın ölüyor.

Doktor da pişman oluyor. Kendisinden utanıyor. 

Kadının bu sırrını sonsuza dek saklamaya and içiyor kendi kendine.

*

Tüm bunları gemide karşılaştığı bir adama anlatıyor doktor. 

Aynı gemide kadının tabutu ve kocası var. 

Gemide daha sonra tuhaf bir kaza meydana geliyor. Tabut ve ölen kadının kocası gemiden inerken güverteden bir şey mi düşmüş, biri mi atlamış bilinmez, tabut denize düşmüş ve ağırlığı yüzünden batmış ve bir daha bulunamamış. Ardından da bir adamın kıyıya vurmuş cesedi bulunmuş. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder