3 Ocak 2017 Salı

ANNA KARENİNA


ANNA KARENİNA

L.N.Tolstoy

1877

Rusça Aslından Çeviren: Ayşe Hacıhasanoğlu

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

7. Basım - Mayıs 2016

1062 sayfa


Bin sayfa.

Biraz göz korkutucu bu.

Ama çok yersiz bir korkuymuş.

Karmaşık bir konu değil çünkü.

Hatta kabaca özeti şu ki;

Evli ve bir çocuğu olan Anna, Vronskiy denen bir adama aşık olur. Bu aşkını da gizlemeden yaşar. Bir yandan evlidir, diğer yandan Vronskiy ile birlikte yaşamaktadır. Hatta ikisinin bir de çocuğu olmuştur. Hem Anna ve Vronskiy'nin tutumu, hem kocasının, hem de sosyetenin duruma yaklaşımı ele alınır kitapta. 

Aslında bir cemiyet hayatı anlatılıyor.

*

Önce Prens Stepan Arkadyiç Oblonskiy (sosyetedeki adıyla Stiva) ve karısı Dolli ile tanışıyoruz.

Stiva karısını aldatmış evdeki mürebbiyeyle.

Dolli, ayrılmayı düşünüyor ama emin değil. Ne yapacağını bilemiyor.

Stiva'nın kız kardeşi Anna gelip Dolli'ye affetmesini tavsiye ediyor. Dolli de bu tavsiyeye uyuyor. 

(Ne var ki Stiva yine yine ve yine aldatmaya devam ediyor. Dolli ise artık bilmezlikten geliyor.)

Dolli'nin kız kardeşi Kiti, Vronskiy'e aşık. Vronskiy ise aşık sayılmaz ama boş da değil. Evlilik falan düşünmüyor Vronskiy, ama Kiti ile vakit geçirmeye de hayır demiyor.

Kiti, Vronskiy'e olan aşkı yüzünden Levin'in evlenme teklifini reddediyor.

Levin, köyde yaşayan, zengin, Vronskiy'nin tersine ağır başlı, vakur bir adam. Kesinlikle Vronskiy'den evla. 

Levin, Kiti'den aldığı red yanıtı üzerine epey üzülüp köyüne, çiftliğine dönüyor.

(Levin ve ağabeyi arasındaki ilişki, Orhan Pamuk'un "Cevdet Bey ve Oğulları" romanındaki Cevdet Bey ve ağabeyi arasındaki ilişkiyi anımsattı bana. Orada Cevdet Bey, ticaretle uğraşan ve iyi para kazanan, siyasetle ilgilenmeyen, kendi hayat gailesi içinde yaşayan, ülke ve dünya gündemine bizzat kendisini ilgilendirmediği müddetçe kayıtsız kalan bir adam. Bu açıdan Levin gibi. Ağabeyi ise siyaseten yanlış gördüğü insanlara ve girişimlere sesli bir şekilde karşı çıkan, bu uğurda başını belaya sokmaktan çekinmeyen bir adam. Bu da Levin'in ağabeyi gibi. Bir diğer benzerlik de Cevdet Bey'in ağabeyinin de Levin'in ağabeyi gibi hasta olması ve huysuzluğuna rağmen onun çok seven bir kadının hep yanında olması.)

*

Anna, tren yolculuğu sırasında Vronskiy'nin annesiyle tanışıyor. Sonra da Vronskiy ile. 

Bu ikisi birbirine aşık oluyor.

Öyle bir aşk ki Anna evliymiş, Vronskiy'nin iş yaşamı alt üst olurmuş... dinlemiyorlar.

*

Anna kocasının gözü önünde Vronskiy'e olan ilgisini belli etmekten çekinmiyor.

Anna'nın kocası Aleksey Aleksandroviç Karenin, karısının bu adama olan ilgisini görüyor ama önemsemiyor başta. Anlamazlıktan geliyor. Onun bu hallerini Anna, sevgiden yoksunluk olarak yorumluyor. "Sevse kıskanırdı"ya bağlıyor. Artık sağır sultanın duyduğu bu ilişkiyi Aleksey ancak Anna itiraf edince anlıyor. Daha doğrusu artık anlamıyormuş, bilmiyormuş gibi davranamayacak noktaya geliyor.

Buralar çirkin.

Aleksey, Anna'ya üstü kapalı şekilde "aşığınla benim evimde buluşmayın da nerede ne yaparsanız yapın." diyor. 

Aleksey'in bu halleri Anna'yı çok sevmesinden, onu kaybetmek istememesinden değil. Bir miktar seviyor gerçi ama esas sebebi boşanma gibi bir duruma yanaşmak istememesi. Hayatında böyle radikal bir değişiklik istemiyor.

Anna da boşanmaya yanaşmıyor ilkin. Çünkü boşanırlarsa Aleksey, çocuğunu göstermeyecek Anna'ya.

Ama sonra Anna, çocuğunu görmemeyi de kabullenip boşanmaya razı oluyor.

Bu arada Anna, Aleksey'in evde buluşmama kuralına da karşı geliyor. Vronskiy'i eve çağırıyor. Aleksey ile Vronskiy karşılaşıyor falan, uff çirkin.

*

Vronskiy ile Anna'nın ilişkisini öğrenince Kiti kahroluyor tabii.

Vronskiy yüzünden Levin gibi bir kısmeti de tepti.

Neyse ki Levin, Kiti'yi sevmeye devam ettiği için yine evlenme teklif ediyor. Çabuk ve kolay olmuyor bu. Israrlar, hatırlı dostların araya girmesi, tavsiyeler, uzun uzun düşünmeler derken anca karar veriyor Levin. 

Evleniyorlar. Güzel de oluyor.

*

Aslında burada bir yanda Levin ve Kiti'nin son derece düz ve normal ilişkisi,

diğer yanda Anna ve Vronskiy'nin tutkulu, heyecanlı, maceralı ilişkisi var.

*

Anna zamanla kıskançlık krizlerine girmeye, Vronskiy'nin kendisini artık sevmediğini düşünmeye başlıyor. 

Sosyete içinde de dışlandığını hissediyor.

Halbuki sanki onlar çok şey. Bir sürü aldatan var ama hepsi ilişkisini gizli saklı yaşıyor. Anna açığa vurdu, gizlemedi diye dışlanıyor. Siz sanki çok şeysiniz.

*

Anna ölmekten başka çıkış yolu bulamıyor.

(Aslında kitabın daha yarısında yine Anna'nın ölmek üzere olduğu bir an vardı. Çok ölecek gibiydi o esnada. Hatta okurken "Şimdi ölürse kitabın kalan yarısı kimden bahsedecek? Roman biter." diye düşünmüştüm.)

Anna ve Vronskiy, yıllar önce istasyonda tanıştıklarında bir adamın tren raylarına düşüp öldüğünü duymuşlardı. 

Anna'nın sonu da böyle oluyor. Trenin önüne atıyor kendini.

Vronskiy de savaşa gidiyor, sağ döner mi dönmez mi belli değil.

*

"Bütün mutlu aileler birbirine benzer, her mutsuz ailenin mutsuzluğu kendine göredir." 

Bu da kitabın efsanevi giriş cümlesi. Bir yerlerde edebiyat tarihinin en iyi giriş cümlelerinden biri seçilmişti. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder