20 Mart 2017 Pazartesi

HOMO DEUS


HOMO DEUS

Yarının Kısa Bir Tarihi

(Homo Deus)

(E Brief History of Tomorrow)

Yuval Noah Harari

2016

Türkçesi: Poyzan Nur Taneli

Kolektif Kitap

1. Baskı - Aralık 2016

453 sayfa


Yazar, bundan önceki kitabı Hayvanlardan Tanrılara SAPIENS'te ilk insandan bugüne olan süreci anlatmıştı. Avcı toplayıcılıktan tarım toplumuna geçiş kısmı özellikle sarsıcıydı.

Bu kitabında ise yarını anlatıyor. Gelecekte bizi neler bekliyor?

*

Geçmiş yüzyıllardan farklı olarak artık açlıktan çok obezlikle,

savaşlar yüzünden ölmekten çok, intiharlarla karşı karşıyayız.

"İnsanlığın yeni hedefi ölümsüzlük, mutluluk ve tanrısallık olacak gibi duruyor." diyor yazar.

2100-2200 yılında insanların ölümü yeneceğine inanan uzmanlar varmış.

Yazar, bunun için daha fazla zamana gerek olduğunu söylüyor. Başlangıç için ortalama yaşam süresini iki katına çıkarmak gibi mütevazı hedefler koymak gerektiğini belirtiyor. Neden olmasın?

"20.yüzyılda ortalama yaşam süresini kırktan yetmişe yükselttik; demek ki 21.yüzyılda yüz elliye çıkarabiliriz." sf.37

*

Mutlulukla ilgili çeşitli filozofların görüşlerine yer veriyor.

Mutluluğunun bireysel bir arayış olduğunu söyleyen Epikür ve mutluluğu kolektif bir proje olarak düşünen modern düşünürler. 

Hükümet planları, ekonomik kaynaklar ve bilimsel araştırmalar mutluluk arayışında etkili gerçekten de.

Bilime göre ise mutluluğumuz biyokimyasal sistemimiz tarafından belirleniyor. 

*

Gelecekte genetik kodlar, biyokimyasal dengeler değişecek ve hatta yeni uzuvlar gelişecek. Bu dönemde de artık insanların bir çeşit tanrılaştığı döneme girilecek.

Bu değişiklik içine girmeyen insanlar gereksizleşecek.

Süperzeki olan türün sıradan insanlara nasıl davranacağını ise, bugün hayvanlara nasıl davrandığımıza bakarak anlayabiliriz.

Ve kimse bu gidişatı durduramayacak.

Tıpkı Sapiens'i okuyanların bileceği gibi, avcı toplayıcılıktan tarım toplumuna geçişin durdurulamaması gibi.

*

Yazarın bir arkadaşı bu ürkütücü manzara karşısında: "Umarım o vakitten önce bu dünyadan göçmüş olurum." demiş.

Açıkçası ben de öyle düşünüyorum.

Zaten yaşamaya merağım yok. Genel. 

*

Tüm bu süreç içinde tanrı, din, ruh, özgür irade, ahlak, toplumsal sistemler gibi kavram ve inançların da sorgulanacağını anlatıyor yazar.

Bilimsel gelişmeler hayata bunca yenilikler katacak,

genetik müdahalelerle bir bebeğin hangi özelliklerle doğacağı belirlenebilecek,

yüz yıldan fazla yaşamanın söz konusu olduğu bir hayatta evliliklerin ömür boyu sürmesi beklentisi olmayacak.

Bu durumda insanlar inanmayı bırakacak mı?

Tanrı mefhumu zaten bilimsel yayınlar tarafından ciddiye alınmıyor. Ruhun varlığını destekleyen bir kanıt da bulunamıyor. Belki zihin bile yoktur.


*

Enteresan deneylere yer veriyor kitap.

Örneğin;

"Homo sapiens üzerinde yapılan deneyler, tıpkı fareler gibi insanların da yönlendirilebildiğini ve insan beynindeki doğru noktaların uyarılmasıyla aşk, öfke, korku ya da depresyon gibi karmaşık duyguların bile yaratılabileceğini ya da ortadan kaldırılabileceğini gösteriyor."


Çarpıcı bir deney olarak;

sf.306


Deneyimleyen benlik ve anlatıcı benlikten bahsediyor sonra.

Deneyimleyen benlik hiçbir şey hatırlamazken anlatıcı benlik geçmişi yeniden kurgulamak ve geleceğe dair planlar yapmakla meşguldür. Anlatıcı benlik, deneyimlerimizi sadece doruktaki anları hatırlayarak değerlendirir. O yüzden örneğin kadınlar için doğum, doğum esnasındaki dayanılmaz acılara rağmen güzel bir deneyimdir. Nitekim bu konuda da yapılan araştırmalar neticesinde doğum anısının genellikle doruk ve son anlardan oluştuğunu, genel sürecin doğum anısının oluşmasında neredeyse hiçbir etkisi olmadığını göstermiş. 

*

Hayatın anlamını da sorgulamış yazar.

O anlamı biz kendimiz veriyoruz, diye cevaplamış.

Çarpıcı bir örnek vermiş:

"Bacağını kaybeden sakat bir asker, 'Bacağımı kendisinden başka kimseye hizmet etmeyen siyasetçilere inanacak kadar aptal olduğum için kaybettim,' diye itiraf edeceğine, 'ulusun bekası için kendimi feda ettim' diyerek kendini telkin etmeyi tercih eder. Istıraba anlam verdiği için bir fanteziyle yaşamak gerçeklikten çok daha kolaydır." sf.314

Buradan bizde sık sık vurgulanan gazi ve şehit konuları hakkında çıkarım yapmak mümkün.

*

Yapay zekalar ilerleyince bugünkü bazı meslekler de ortadan kalkacak. Örneğin, banka memurluğu, sigortacılık, kasiyerlik, garsonluk, fırıncılık, şoförlük, barmenlik, arşivcilik, marangozluk...

Peki sıradan insanlar ne yapacak?

?

*

Kişisel verilerimizi ortaya serdiğimiz bir dönemdeyiz. Yazara göre bu verileri toplayanlar ne yapacaklarını henüz tam bilmiyorlar. Ama ileride bunlar işe yarar olabilir.

"Kendinizi bilmek istiyorsanız, zamanınızı felsefe, meditasyon ya da psikanalizle harcamak yerine sistematik olarak biyometrik verilerinizi toplamalı ve kim olduğunuzu, ne yapmanız gerektiğini söyleyebilmesi için algoritmaların verilerinizi analiz etmesine izin vermelisiniz."
sf.344

Kişisel verilerimiz bilgisayarlarda, telefonlarımızda yer alıyor zaten. Sistem bize araştırdığımız konularla ilgili, artık araştırmayı bıraksak bile yeni veriler sunuyor. 

Belki ileride işimizi, eşimizi hatta bizim yerimize hangi partiye oy vermemiz gerektiğini bile söyleyebilir. 

Veri dini diye adlandırıyor bunu. Dataizm de denebilir.

Yine yapılan bir deney göstermiş ki, internet üzerindeki algoritmalar fikirlerinizi ve isteklerinizi eşinizden ve hatta bizzat kendinizden bile daha iyi tanıyabilir.

Bu çerçevede Angelina Jolie'yi anlatıyor. Yaptırdığı testler neticesinde meme kanserine yakalanması çok büyük olasılık olan Angelina Jolie, memelerini aldırdı. 

Ancak bunun öncesi ve sonrasında yaptırdığı testler son derece pahalı.

Yazar, bu testlerin herkesin yaptırabileceği bir düzeye ineceği gün gelse bile bu defa yine sadece zenginlerin yaptırabileceği daha gelişmiş testlerin ortaya çıkacağını anlatıyor. 

Fakirlerin hayatı yine zor.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder