18 Şubat 2017 Cumartesi

VADİDEKİ ZAMBAK


VADİDEKİ ZAMBAK

( Le Lys Dans La Vallee)

Honore de Balzac

1835

Çeviren: Cemal Süreya

Alkım Yayınevi

1. Baskı - 2004

290 sayfa


Felix, zor bir çocukluk geçiriyor. Annesi tarafından sevilmiyor. Okulda da kendisini yalnız hissediyor.

Bir gün bir baloda gördüğü kadının omuzlarından çok etkileniyor. Kadını omzundan öpüveriyor. 

Kadın kızmıyor ona. Hatta aşık oluyorlar birbirlerine.

Fakat kadın evli ve çocuklu.

Felix, kadın ve ailesiyle tanışıyor, onlara komşu oluyor. 

Henriette, kadının adı.

Henriette'nin kocasının sinir krizleri, çocuklarının hastalıkları... Hepsine tanık oluyor Felix.

Ama elinden bir şey gelmiyor. Henriette, aralarındaki ilişkinin mesafesini korumaya çalışıyor.

*

Daha sonra Arabelle adında bir kadın Felix'e aşık oluyor. Bu kadın da evli ama Henriette gibi davranmıyor. Felix ile gönlünce birlikte oluyor. 

Felix,bu kadın için sadece erkekliğine yenik düşüp birliktae olduğunu söylüyor Henriette'ye ama Henriette üzüntüsünden yataklara düşüp ölüyor.

Arabelle ise daha sonra Felix'e bir yabancıymış gibi davranıyor.

*

Felix, tüm bunları yeni sevgilisi Natalie'ye anlatıyor. Kitap aslında Natalie'ye yazılmış bir mektup.

*

Natalie, Felix'işn gönül maceralarını okuduktan sonra ona enfes bir cevap veriyor:

"Ben sizden ihtiyatsız bir dilekte bulundum, bir kadınım ben, Havva'nın kızıydım, bu yüzden böyle bir hareketi yapmam doğaldı; size düşen ise vereceğiniz cevabın doğurabileceği sonuçları kestirebilmekti. Gerçeği saklayarak beni aldatmanız gerekirdi, ileride size teşekkür borçlu olurdum. Mutlu erkeklerin erdemlerinin neden ibaret olduğuna dikkat etmediniz mi hiç? Daha önce kimseyi sevmediklerini, ömürlerinde ilk bizi sevdiklerini söylerlerken onların ne büyük bir cömertlik içinde olduklarını anlayamadınız mı?" sf.289


Yani her macerayı anlatmamak gerektiğini söylüyor:

"Biliyor musunuz bu işte en çok kime acıdım? Seveceğiniz dördüncü kadına. Çünkü o, ister istemez üç kişiyle çarpışmak zorunda kalacak." sf.287

Son olarak Nathalie, "Bende hayaletlerle çarpışacak göz yok." diyerek Felix'e veda ediyor.

*

Yıllar evvel okuyup yazdığım yorum: http://birazkitap.blogspot.com.tr/2012/09/vadideki-zambak.html

KAMELYALI KADIN


KAMELYALI KADIN

(La Dame Aux Camelias)

Alexandre Dumas Fils

1848

Fransızca Aslından Çeviren: Tahsin Yücel

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

8. Basım - Ocak 2016

234 sayfa


Tiyatroya giderken elinde hep kamelya olduğu için halk arasında kamelyalı kadın diye bilinen Marguerite, kitaptaki tabirle bir "yosma"

Metres anlayacağınız.

Sadece zenginlerin metresi olabilecek, güzel bir kadın. Çünkü harcaması çok. 

"Yedi-sekiz bin franklık gelirinizle bu kızın lüksünü sağlayamazsınız; arabasının bakımına bile yetmez." sf.107
a-
Bir evlilik programında vardı: O para benim arabamın mazotuna yetmez.

Kitapta bahsi geçen araba at arabası yalnız.

Fakir ama gururlu Armand, Marguerite'e aşık oluyor. Marguerite da ona.

Beraber gözlerden uzak bir hayat yaşamaya başlıyorlar. Marguerite, eski lükslerinden vazgeçiyor. Hatta eski hayatına dönmek istemiyor.

*

Oğlunun böyle bir kadınla birlikte olduğunu duyan Armand'ın babası, bu ilişkiye karşı çıkıyor.

Armand, babasını karşısına alıyor sevdiği kadın için.

Babası bu defa Marguerite ile konuşuyor. Oğlunu bırakmasını istiyor ondan.

Marguerite, baba ile oğulun arasını bozmamak için Armand'ı terk ediyor. Terk sebebi olarak Armand'a yalan söylüyor. Ve eski hayatına dönüyor.

Armand, Marguerite'ın kendisini aslında sevmediği, zaten yollu bir kadın olduğu gibi kuruntularla kendisini yiyip bitiriyor. Marguerite'ın yakın arkadaşıyla birlikte oluyor, Marguerite'la ilgilenmiyor.

Marguerite bu süre içinde çok acı çekiyor. Yemeden içmeden kesiliyor ve ölüyor.

Geride bıraktığı günlüğünde anlatıyor gerçekleri. Armand da ancak Marguerite öldükten sonra öğreniyor olanları. Üzülüyor tabii ama bir faydası yok.

*

Bu kitabı da yıllar evvel okumuştum ama unuttuğum için yeniden okudum:

MADAME BOVARY


MADAME BOVARY

Gustave Flaubert

1857

Fransızca Aslından Çevirenler: Nurullah Ataç - Sabri Esat Siyavuşgil

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

12. Basım - Ekim 2016

385 sayfa


Emma, Charles Bovary adında kendi halinde bir doktorcağızla evleniyor.

Ama evliliğinden sıkılıyor.

Rodolpho adında bir kazanova Emma'ya yanaşıyor. Emma, Rodolpho'ya aşık oluyor. Onunla beraber kaçmak istiyor. Plan da yapıyorlar.

Ama Rodolpho yan çiziyor ve Emma'yı terk ediyor.

Emma üzüntüden kahroluyor, yataklara düşüyor.
Kocası Charles ise Emma için elinden geleni yapıyor. Üzülüyor onun hasta olmasına.

*

Noter katibi Leon, genç ve tıfıl bir oğlan. Emma'ya aşık. Emma başta onunla ilgilenmiyordu ama Rodolpho'dan sonra Leon, Emma'nın ilgisini çekmeye başlıyor.

Bu defa da Leon ile aşk yaşıyor.

Bu arada Emma, bir sürü pahalı harcamalar yapmıştı. Lüks hediyeler almıştı aşıklarına. 

Borç aldığı tefeci eve hacze gelince Emma kendini kaybediyor.

Rodolpho'dan, Leon'dan para istiyor ama hiçbirinden alamıyor.

Charles'a ne açıklama yapacağını da bilemiyor.

Tek çözüm yolu olarak gördüğü şeyi yapıyor, arsenikle  intihar ediyor.

*

Her şeyden habersiz Charles, Emma'nın ölümüne çok üzülüyor. Derbeder olup çıkıyor.

Bir gün Emma'nın aşk mektuplarını görüyor.

Sevdiği ve kendisini sevdiğini sandığı kadının, başka adamlarla birlikte olduğunu öğrenince iyice mahvoluyor. O da ölüyor. Kimse anlamıyor neden öldüğünü.

*

Charles ve Emma'nın bir kızı vardı Berthe. Önce annesiz, sonra babasız kalan yavrucağa önce büyükannesi bakıyor. Ama sonra ihtiyar büyükanne ölüyor. Bir teyze, kızı yanına alıyor. Kız hayatını kazansın diye fabrikada çalışmaya gönderiliyor.

*

Kitap yayınlandığı dönemde epey tepki çekmiş.

Ben üzüldüm. Emma'ya da Charles'a da. 

Charles çok düzgün bir adam halbuki. İşi gücü yerinde, Emma'yı da seviyor.

Ama Emma tatmin olmuyor. Tutku istiyor ve evliliğinde bunu bulamıyor. Genç kızken evliliğe çok anlamlar yüklemiş herhalde, evlenip bunu bulamayınca arayışa düşüyor. 

*

Daha önce de okumuştum ben bu kitabı, ama unutmuşum:

Üstelik bu daha önceki okumamdan önce de okumuştum, ama bilin bakalım ne olmuş? Yine unutmuşum.

Daha da unutmayayım artık lütfen.

ŞİFA


ŞİFA

Zihnin İyileştirici Gücüne Dair Bilimsel Bir Yolculuk

(Cure: A Journey into the Science of Mind Over Body)

Jo Marchant

2016

Çeviri: Şiirsel Taş

Domingo Yayıncılık

1. Baskı - Kasım 2016

344 sayfa


Her şey kafada bitiyor.

Fakat tek başına bitmiyor.

Plasebo etkisini araştırmış yazar. İnsanların yalancı tedavi sonrası iyileşmesini.

Bazı hastalara, bu gerçek söylenmiş bile. Fakat buna rağmen ilaçları kullanmaya devam etmişler ve iyileşme eğilimi göstermişler.

Güven ve umut, ilaçtan fazlasını yapıyor yani.

*

Bir sürü örnekle bu durumu anlatmış yazar.

Tamamını okumadım kitabın. Mesajı aldım sanıyorum. 

ZOR BİR AİLEDE BÜYÜMEK


ZOR BİR AİLEDE BÜYÜMEK

Geçmişi Onarmanın ve Hayatını Geri Kazanmanın Yolları

(Toxic Parents)

(Overcoming Their Hurtful Legacy and Reclaiming Your Life)

Susan Forward - Craig Buck

1989

Çeviren: Ahu Terzi

İletişim Yayınları

5. Baskı - 2015

327 sayfa


Karakterimizin oluşumunda anne babamızın etkisi tartışılmaz. 

Karakterimiz, hayata bakışımız, kafamızın işleyişi, dolayısıyla komple hayatımız.

Çok ürkütücü geliyor bana bu.

Böyle bakınca sen aslında sen değilsin. Dışarıdan aldığın bilgiler, inançlar, duyduklarınsın.

Sıyrılmak, kendimi bulmak istiyorum ben.

O yüzden ilgimi çekiyor böyle kitaplar.

*

Bu kitapta yazar mevcut problemlerimizle çocukluğumuz arasında bağlantı kuruyor.

Ebeveynleri sınıflandırıyor önce:

- Tanrısal anne-babalar

- Yetersiz anne-babalar

- Kontrolcüler

- Alkolikler

- Duygusal tacizciler

- Fiziksel tacizciler

- Cinsel tacizciler

Böyle anne babaların çocuklarıysanız, bunların etkisini ömür boyu, hatta anne babanız ölse bile hissedebiliyormuşsunuz.

Kurtulmak için, diğer pek çok kitap affetmekten bahsediyor.

Bu kitap aykırı bir şey söyleyip "affetmek zorunda değilsin." diyor.

Özellikle cinsel tacizlerde... 

Gerçek yaşamlardan örnekler var kitapta. Cinsel taciz kısmını okumak bile tüylerimi diken diken etti. 

Babanın kızına "Annen benimle birlikte olmuyor. Ama benim bazı ihtiyaçlarım var." deyip tecavüz etmesi... 

Bunlar affetmesi gerçekten bence mümkün gözükmeyen şeyler.

Affetmek için zorlamanın iyi bir fikir olmadığını söylüyor yazar.

Kesinlikle yapılmasını istediği şey ise, yüzleşme.

Sümen altına süpürülen ama hayatınızı etkisi altına alan bu anıları gün yüzüne çıkarmanın iyileştirici olduğundan bahsediyor.

Bu uğurda belki aile parçalanacak.

Sizin tercihiniz.



BEŞİNCİ ANLAŞMA



BEŞİNCİ ANLAŞMA

Bir Toltek Bilgelik Kitabı

(The Fifth Agrement)

Don Miguel Ruiz

Don Jose Ruiz

Janet Mills

Tükçesi: Çağlayan Erendağ

Kuraldışı Yayıncılık

8. Baskı - Ekim 2016

172 sayfa

Yazarın "Dört Anlaşma" adlı kitabının devamı.

Dört anlaşma şunlardan oluşuyordu:

1. Kullandığın sözcükleri özenle seç

2. Hiçbir şeyi kişisel algılama

3. Varsayımda bulunma

4. Daima yapabildiğinin en iyisini yap.

Kitap bunları tekrar ediyor önce. Kısaca anlatıyor.

Bunlar yeterince ağır olduğundan beşinci anlaşma için ayrıca kitap yazdığını belirtiyor.

5. Kuşkucu ol ama dinlemeyi de bil.

Şöyle;

Çevrenden duyduğun, özellikle küçükken anne babandan duyduğun hemen beynine yerleşiyor. Onları doğru kabul ediyorsun. Yetişkinliğinde her duyduğunun doğru olduğuna inanma gibi bir ön kabulün olmasa da etkilenebiliyorsun. Etkilenme diyor yazar. Sana söylenen kötü sözler, söyleyenin ruh hali ve iç dünyası ile ilgili.

(Kendi diyen kendi olur, evet.)

DÖRT ANLAŞMA


DÖRT ANLAŞMA

Toltek Bilgelik Kitabı

(The Four Agrements)

(A Toltec Wisdom Book)

Don Miguel Ruiz

1997

Türkçesi: Nil Gün

Kuraldışı Yayıncılık

8. Baskı - Mart 2015

122 sayfa



Baba nasihatı gibi sevecen öğütler içeriyor kitap. 

Sıcak ve şefkatli buldum ben.

Bahsettiği dört anlaşmayı hayat mottosu yapıp uygulayabilirsek huzura ve mutluluğa kavuşacağımızı anlatıyor.

Dört anlaşma şöyle:

1. Kullandığın sözcükleri özenle seç

2. Hiçbir şeyi kişisel algılama

3. Varsayımda bulunma

4. Daima yapabildiğinin en iyisini yap.


Bu maddeleri açmış.

Örneğin küçükken anne ya da babanızın ya da başka herhangi birinin size aptal demesiyle aptal olduğunuza inanabilirsiniz. 

Halbuki o sırada bu sözü söyleyen kişi belki sinirliydi ve başkasına duyduğu sinir yüzünden karşısında kim olsa ona çatacaktı, siz denk geldiniz.

Bunun gibi şeyler.

Küçük ama insanı etkiliyor. 

*

Kendi adıma, sözcükleri özenle seçme ve yapabildiğimin en iyisi yapma konusuna uyabilirim. 

Fakat kişisel algılamamak ve varsayımda bulunmamak... 

Bunu becerebilmek süper olurdu.

*

(Bu kitap hakkında şurada bir anlatım var, mistik falan.)